24 Mart 2013 Pazar

Hayatimizdaki Dugumler

    Uzun zamandir yapmak istedigim bir sey vardi: Son zamanlarda okuyup begendigim kitaplar hakkinda bir seyler karalamak... Malum Garfield ruhlu oldugumun daha once de altini cizmistim. Hatta annemin cok sevdigim bir lafi vardir bana: " Oglum usengecin cocugu olmamis." Ona bile usenmis yani :)

    Her neyse gelelim kitaplarimiza. Kitaplar... Beni hayata baglayan; ama bir o kadar da sogutan essiz sevgililerim. Her gun birini digeriyle aldatmak icin can atiyorum desem yeridir. Dagilmayayim. Gunumuzden gecmise dogru gitmek istiyorum.

    Ilk kitabimiz "Düğümlere Üfleyen Kadınlar "  Ece Temelkuran'in kitabi. Okurlarla bulusali henuz cok zaman olmadi. Beyrut, Tunus, Libya ucgeninde 4 kadini anlatiyor. Hayatin bir sekilde savurdugu, yollari devrim sonucu kesisen 4 kadin. Hayattan, gecmisten, yasanamamisliklarindan intikam almak isteyen 4 kadin. Bu kitabi anlamak icin Ece'yi tanimak gerekir. Gecen hafta sehrimize soylesiye geldi kendisi. Bambaska bir kadin. Son derece halktan, icten, samimi, sicak... Kose yazaridir kendisi Bir Gun gazetesinde. 3 defa isten kovulmus 20 yillik bir gazeteci. Hukumete gercekleri catir catir soyledigi icin "cigdem" misali citlenilmeye calisilan bir ademkizi.. Gazetecilik yasaminin buyuk bir cogunlugu Ortadogu'da gecmis atesli dusunceleri olan, ulke topraklarinda yasayan insanlari yekpare goren, hayatini insanlara ayna tutmaya adamis bir kadin. Ortadogu cografyasina son derece hakim bir sahsiyet. Son kitabini da kacarak gitmek zorunda kaldigi Arap dunyasinda yazmis. Buraya bile gelebilmek icin etkinligi duzenleyen insanlarin onu almasi gerekti. Neden mi? "Korkuyorum, cok fazla tehdit telefonu aliyorum cunku" dedigi icin. Boyle degerlerimize ancak ocu olabilen bir Ulkeyiz biz!

   Akabinde bahsetmek istedigim kitap: " Üç Renk Sanat"... Bir kac arkadasin bir araya gelerek olusturdugu, isimlerini aciklamadiklari ve kapaginda " Isimsizce, Edebiyata bir soz birakmak icin..." cumlesiyle harekete gecen, renklerin konustugu bir eser. Evet, yazarlarinin usta olmadigini biliyorum; ama Usta duygularla harekete gectiklerini, kendilerini derledikleri bir eser oldugunun da altini cizmek istiyorum.. Duzyazidan siire, guzel sozlerden roportajlara kadar bir cok turde yazinin renk cumbusu... Her duyguya bir renk tonu koyabileceginiz turden boya paletine parmaklarinizi gecirip fircayla kendi renginizi bulmak adina ilerleyebileceginiz bir kitap Üç Renk Sanat.. Yazarlarindan biri sayet su satirlari okuma guzelligini bahsederse, kendilerine cok tesekkur ettigimi bilmelerini isterim. Bir omur renk sacmaniz dilegiyle... 

   Onun sonrasinda okudugum Mehmet ANIL'in eseri "Edeb Yâ ". Osmanlidaki "oglancilik" kulturunu anlatan bir doneme adindan bahsettirmis, guzelligi dillere pelesenk olmus 15lerindeki "KIZ FERHAD"in Bosna'dan alinip Osmanli'da Yeniceri askerlerinden tutun, donemin unlu devlet adamlarina kadar bir cok kisiye hizmet etme hikayesi... Bugun farkli dusunen insanlari otekilestiren, "Osmanli Erkegiyiz biz" seklinde boburlenen yurdum insaninin Osmanli'nin erkeklerinin karanlik bir carsaf gibi coktugunde koynuna kostugu "KIZ FERHAD"i okumalarini siddetle tavsiye ediyorum.

     Daha onlarca kitap var bahsetmek istedigim, ama en son okuduklarim arasinda ozellikle adinin duyulmasini istediklerimi yazdim. Okumanin ozelligi ve guzelliginden bahsetmek abesle istigaldir gozumde. Onemini kavrayamamis insana da bundan bahsetmek Musluman mahallesinde salyangoz satmak misalidir nezdimde.

    Dilerim bir gun odalarimizin, salonlarimizin, sehirlerimizin bas koseleri okuya okuya eprimis kitaplarla bezenir. Her daim edebiyatla kalmak dilegiyle...

"Dert ceken oldukca, 
Turkuler var olur.
Turkuler susmaz dostum..."


        


23 Mart 2013 Cumartesi

Mutluluktan Mim'e

    Selam blog ve blogdaslar :)
      Zaten yazmak istiyordum dun; ama asiri mutluluk bunyemi sarsmis sanirim, uyuya kalmisim laptopun karsisinda. Ikisi bir arada olacak bugunku yazim. Mutlulugumdan tutup "mim" olayina gelecegim.

      Cok tuhaftir ilk defa mutlulugu ifade eden bir sey yazacagim. Nedir: dun dogum gunumdu. Normalde hic onemsemem, genelde insanlarin mesajiyla hatirlarim ki zaten dun de oyle oldu. 00.01 sularinda basladi mesaj yagmurlari (Hic bir zaman eksik olmasin, hepinize tesekkur ediyorum). Buna ihtiyacim varmis, onu gordum. " Wertherim olmak uzere, sadakat sipam , amorf kudurugu, kaytanim gur biyiklim ve denk getirip bir turlu acamadigim tosbaaam oyuncak ayim ve diger esraf.." Cok tesekkur ederim. Bu bunalmisligima o kadar guzel geldi ki sozleriniz, hepinize tekrar tekrar tesekkur ediyorum. 4 farkli ortamda 4 kere kutlama yapmak, elimde hediye posetleri yagmur altinda kosturmak, suratimda sapsal bir gulumsemeyle yagmur damlalarina tebessum etmek o kadar guzeldi ki... Biraz arindim sanirim. Yalniz benim icin en farkli olan "Ciciannemin" telefonuydu. Babamin iki esi yok arkadaslar, sakin :) (Nerde, oyle bir guzellik yapip huzur vereydi bize:) Neyse, Cicianne bizim kulturumuzde bebek, ebe disinda ilk kimin eline dogarsa ve 40 gun onu yikarsa  ona denir. Ben de evde dogmus bir "tosun" olarak, ilk ciciannem almis beni, 40 gun boyunca o yikamis. Hatta annemin bana hamileligi o kadar sikintiliymis ki aldirmaya karar vermis, ama ciciannem vazgecirmis annemi. Beni aldirmasin diye 9 ay annem herseyden midesi bulandigi icin evimizin yemegini, temizligini o yapmis. Yetmezmis gibi 40 gun de ustune KDV ben :) Dun arayan arayana tabi, cok guzel bir sekilde; sonra aksam 18 - 19.00 arasi bir saat, telefon calar: ciciannem,

- Oglum, dogum gunun kutlu olsun
- Cicianneeemm tesekkur ederim
- Bu saatlerde gelmistin dunyaya biliyor musun?
- .... (Sessizlik)
- Suan dogumun gozumun onunde, seni kucagima alisim...
- Cicianee (gozler dolar, hafif bir tebessum)
- Yavrum cok tutmayayim ben seni, arkadaslarin arar, rahatsiz olma cok opuyorum, seni cok seviyorum
- Cicianne olur mu oyle sey tutmak ne demek. Ben de seni cok seviyorum, kocaman opuyorum..

     Yazarken dahi gozlerim doluyor. Cok incedir benim ciciannem, daha kimseye sesini yukselttigini bilmem. Hep alttan alir, sakin sessiz konusur. Bu arada, ben cicianneme benzerim dis gorunus olarak. Annemle ikisi yan yana gelince ben senin cocugun degilim, ciciannemin cocuguyum derim :) Bebekken annem beni tasiyamadigi icin ciciannemle birlikte carsiya inerlermis, bana yolda birileri "annen kim?" diye sordugunda ciciannemi gosterirmisim :) Benim icin oyle onemlidir yani ciciannem. Velhasili, ilk defa farkli hissettim. Oncelikle yas mefhumu... 25 bitti ya :( Surda 30 olmaya cok az kaldi ve ilk defa yas sorunu olustu bende. Neyse, gecmise mazi... Diger yandan bir yerde mi okumustum yoksa biriyle konusmus muydum bilmiyorum; ama soyle bir cumle gecmisti: Insanin hayatinda donum noktasi olan yaslardan biridir 25. Gencligin bitip yetiskinligin basladigi nokta. Kesinlikle katiliyorum. Ilk mezun oldugum zamanlara, hayata gecmisteki bakis acima, calisma hayatimdaki acemiliklerime bakiyorum da bu yil gercekten daha bir farkli. Yasanmisliklar, yuklenen anlamlar, mutsuzluklar bile ciddi, ayaklari daha yere basan turden.

      Sonuc olarak, yanimda oldugunu arayarak, aramadan, mesajla, kalp gozuyle aksettiren, hissettiren, unutan, muallakta kalan ne kadar insan varsa hepsine cok tesekkur ediyorum. Basta da belirttigim gibi, kara bulutlarimin dagilmasini sagladiginiz icin cok tesekkur ediyorum. Hep birlikte nice yillara... :)

                              Mim, mim midir?
 
      Veee gelelim su mim olayina. Ne oldugunu hala daha anlayamadigim, acikcasi anlamak icin de cok ugrasmadigim bir sey "mim". Acilimi nedir bilen var mi?: "Meger Icimiz Mahvolmus"olabilir mi? "Mallik Insan Meziyeti" mesela? Ne bileyim uzun halini siz soylersiniz. Her ne kadar anlam ifade etmese de :) Zaten blog yasamimda iki kere "mim" aldim, ilki adini zikretmek istemedigim eskiden "kirgin" olup artik "noktayi koydugum" bir insan ki onun bundan dahi haberi yok, eminim, her neyse. Diger mim de sagolsun(!!!!) kaytan biyik beyin inceligi (!!) Arkadas, ben kendimi ifade etmeye bile usenen bir tipim, bir de bana detay soruyorsunuz, yapmayin gozunuzu seveyim. Yeteeeer iyi cemkirdim, sus ve yaz Huzur!!!!

1. Su mu, ates mi, gunes mi olurdun? Neden?

Ben hepsini barindiran bir bunyeyim. Hayatin ve Ulke'nin gidisatina bakinca ates puskuren, Bam telime dokunan insanlari gozlerimle Gunes gibi yakan ve masum bir bebek gordugumde ya da bakislarinda insanligi hissettigim kisilerin yaninda Su gibi durulan bir tip.. O nedenle, herhangi birini secme sansim yok, ki bunun her insan icin oyle oldugunu dusunuyorum. Hammaddesi duygu olan bir mekanizmanin tek tarafli kalabilecegine inanmiyorum.

2. Tas olsan nerenin tasi olurdun?

Valla musalla tasi olmazdim da ne olurdum bilemedim simdi :) Italya'daki Asiklar Cesmesinin tasi olurdum muhtemelen. Insanlar mutluluk adina yanima gelip dileklerini sunardi, ben de elimden geldigince dileklerinin gercek olmasi icin cabalardim. Bu arada etraftaki taslari da bol bol kesme sansim olurdu. Belli bir sure sonra "tas tas ustunde kalirdi" belki, kim bilir? :)

3. Neyin ve kimin karsisinda hangi durumlarda susarsin?

Dogrulugun karsisinda susarim. Hatta saygiyla egilirim.  Herhangi bir fikri mantikli izahatlerle ifade eden birinin karsisinda diretmem. Bir de salakliga ve dusuncesizlige tahammulum yok, o nedenle omzundan yukarisini bos yere tasiyan insan gorunumlu organizmalar konusmaya basladiginda susmakla kalmaz ortami terk ederim. Hayat bu kadar bos ve fikir uretemeyecek kadar basit degil cunku.

4. Kusur olsan nasil bir "kusur" olurdun?

Simcik sole oluyor, biz "ibne-i cihan" olarak zaten "defolu tshirt" muamelesi goren insanlariz :) Millet bize ruh hastasi, sapik, sizofren demedigini birakmiyor bildiginiz uzere. Illa ki detay diyorsaniz gotteki kusur olurdum, niye mi: butun gotler mudur oluyor cunku :) En azindan hayatim makam- mevki sahibi, saygin gecerdi be :)

5. Kufur olsan ne olurdun? Kime savrulurdun?

Cumleleri her an kufurle renklenen bir insan olarak en sevdigim sanirim "Deveye diken, insana siken yaranir." olurdu da savrulmak istedigim cok insan var hangini diyeyim bilemedim. O zaman siradaki kufru insanligindan cikmis bunyelere yolluyorum :)

6. Esir olsan neyin veya kimin esiri olurdun/ olmak isterdin?

Oncelikle esaret bana cok aykiri bir sey. Katlanabilecegim bir olgu degil. Hele ki birine muhtac olmak.. Aman Ya Rabbi, sen koru! Soyle kiviralim o vakit, gonlumu esir etmek istedigim insan George Clooney'dir. Gelip beni alsa "Alyazmalim in New York"u cekeriz yani. :) Ben saci, sakaklari ve favorileri yer yer beyazlamis insanlari hep daha cekici bulmusumdur. Duyrulur !!! :)

7. Bir suc olsan nasil bir "suc" olurdun?

Bizim gibi geri kalmis bir Ulke'de hala suc kabul edildigi icin "dusunce sucu" olmak isterdim. Insanlik adina, en aykiri fikirler olmak isterdim. Mutluluk, baris, birliktelik adina kurar kurar atardim kendimi ortaya :)

8. Topraktaki guc olsan o gucte ne yetistirilirdi?

Sebze asigi bir insanim ben. Var gucumle sebze yetistirirdim her diyardan. Enginardan, lahanaya. Maruldan borulceye akliniza gelen ne varsa sebzelerin kardesligini olustururdum ustumde. Hem de yesilin huzurunu daha derinden hissederdim...  

9. Sayilmadiginda ne hissedersin?

Sak diye cevabimi veririm. Mutaasip bir sehirde Universite okumustum maalesef. Sinifa gittim %80'i cemaatci. Bahcede bolum olarak oturuyorlar, ben de yanlarina gittim sirayla tokalasip tanisiyoruz. Bir tane kapali kiza elimi uzattim beni sallamadi cekildi, ben de "merak etme deniz hiyari degilim, dokununca bosalmiyorum" dedim. Kiz bir daha ayni hatayi yapmamak icin hep iyi gecindi benimle :)  

10. Bir "oyun" oynasan ne oynardin?

Hayatimda derin izler birakan oyun, bisikletle sikistirma :) Binmeyi seviyorum kucuklugumden beri, ne yapayim :) Hatta bir gun bu oyunu oynarken benim on tekerlegim arkadasimin bisikletinin arka tekerlegine girmisti son surat giderken, o sirada benim bisiklet durdu ama ben gitmeye devam ettim:) Yaklasik 20 m yuz ustu suruklenip 1 ay boyunca yuzumun yarisi mersolle turuncuya boyanmis Godzilla gibi gezmistim.  :) Derin iz derken, bizde yalan yok haci ;)

     Simdi kural geregi yazdiklarimizi 3 kere cevirip ustune oturuyormusuz, sonra alinan zevkin tarifini beyan ediyormusuz :) Tamam tamam 3 kisiye daha ayni iskenceleri cektirmem gerekiyormus, Werhter minigim, Sadakat sipam ve Amorf kudurugum hadi bakalim abisinin yavrulari, davranin kalemlere :)

6 Mart 2013 Çarşamba

İçimdeki Siyahi'ye

    Uzun zaman oldu buralara yolum düşmeyeli. Buna yorgunluk de, yılgınlık de, üşengeçlik de, isteksizlik de, var adını sen koy bloğum. 

    Birikmişliklerimi daha fazla sürükleyemiyorum. Hayata karşı hem öfkeli hem kırgın hem de çaresizim. Ruhsal dalgalanmalar, etrafımda dönen bedenler, gönlümdeki kırgınlıklar bir çıkış noktası bulamıyor artık. Avazım çıktığı kadar susuyorum ya da boğazım patlayana kadar kahkaha atıyorum. Acıma kahkaha basıyorum ve bir şeyleri öteliyorum, ne mi oluyor: yılgınlığım daha da derinden sarsmaya başlıyor. Düşüncelerim uğulduyor ve çıkış noktam yine bu fırtınanın içindeki huzura sığınmak zorunda kalmak oluyor.

    Kendimi, tercihdaşlarımı ve toplumu düşünüyorum. Sosyal paylaşım sitelerine bakıyorum ve bir kez daha iğreniyorum insanlıktan. Toplum tarafından bunca örselenmiş bir güruh olarak nasıl olur da en çok yarayı birbirimizden alabiliriz diyorum. ''Biz'' olabilmek adına çırpınırken ''ben, sen, o'' şeklinde parçalanmak neden? Ben mi çok gerici ya da yobaz düşünüyorum, yoksa dürtülerimiz mi iki üç çağ önden gidiyor? 

    Kendimi dibine kadar sorgulasam da en büyük yıkımı içimde yine ben başlatsam da buram buram yalnızlık kokan bir ruha bedenlik etsem de hiç bir penis ruhumdaki boşlukları dolduramayacak! Hiçbir orgazm, kalbimi tatmin etmeyecek ve hiçbir sevişme duygularımı sarmadığı sürece beni ısıtmayacak! Gerekirse bundan 30 sene sonra yalnızlığımla baş başa dışarıyı izleyeceğim; ama günübirlik avuntulara sığınmayacağım! Adım ''yobaz'' olacak, belki dibine kadar salak, kendini beğenmiş, nobran vs. diye anılacağım; ama beni ben yapan değerlerim olacak. Bedelini yalnızlık ve yalıtılmışlıkla ödeyeceğim; ama ruhum örselenmeyecek!

    Şaşırıyorum blog, kendimi topladığımda ise acı bir tebessüm buluyorum suratımda. Bunca itilmişliğe karşı vereceğimiz tepki bu olmamalı. Mazoşist olmanın kimseye faydası yok çünkü. Mutluluk iki kişilik yalnızlıklar biriktirerek, yatak odalarında şehvet kokan duygularla dans ederek yakalanamıyor maalesef. 

    Kendimi koyduğum noktaya bakıyorum, ne kadar da çok anlam yüklemişim etrafımdaki bedenlere. ''Anlamsız Yığınlar Lügatı'' oluşturmuşum istemeden. Sonuç mu: Silüetten öteye geçememiş, kaba taslak insan figürleri... Etrafımdaki etten duvarlarla öylesine daraltılmışım ki kendi nefesimi başka ruhlardan soluma ihtiyacı doğurmuş bu da ister istemez. 

    Söylenecek onca söz varken sessizliğime gömülüp kendi fırtınamda sürüklenmeliyim sanırım. Bir süre daha örselemeli belki de hayat beni. Ne de olsa ''ruhu zencileşmiş bir beyazım...''