29 Haziran 2014 Pazar

Biz kimiz?

Dönemsel duygularımız oluyor her daim, kabul ediyorum. Öfke'de tutuklu kalmak hoş değil sadece, altını çizmem gerekiyor. Sonra bakıyorum etrafıma, Ülke gündeminden yaşam tarzımıza en yoğun duygu bu, öfke.. Gerginlik... Her an birbirimizi yaralamak için uğraşıyoruz. Aşısı unutulmuş denek hayvanları gibiyiz. Kılıflarımız hazır her daim.. Ramazan, işsizlik, haksızlık, lgbt olmak... Hepimiz yaralıyız, kimin ruhuna dokunsak hep yarım kalmışlık..

Müslüm Baba'nın manevi çocukları modunu atamıyoruz üzerimizden; ama kadın erkek Kadir İnanır egosuyla hareket ediyoruz. Kırıklıklarımızın ucunu bileyip etrafımıza batırmaktan zevk alıyoruz. Biz ne ara böyle olduk? Ben mi çok salağım? Freud'u haklı çıkartmak zorunda mıyız: ''İnsan doğuştan kötüdür.'' Hani ''insan olmak'' diyoruz; ama uğraş yok, emek yok, bunu göstermek için hareket yok. Olsun, insanız. Değiliz arkadaş!! Harekete geçmiyorsak değiliz!!!!

İnsanlar ''grindr'' yasaklandı diye ayağa kalktı bir zamanlar ''Vay efendim, pornografik içerik yok. Medenice konuşuyoruz.'' Yahu herkes kültür ateşesiydi de bir bana mı sapık insanlar denk geliyordu? 3.cümleyi kuramadan insanca, kıl-tüy muhabbetine girilmesi mi medeniyet?

Bugün hala eşcinselliği oturtamamış kişiler var. Sorsak, en çok onlar yaralı... Çok yalnız ve mutsuz. Neden? Çünkü yattıkları insan sayısına parmakları kifayetsiz kalıyor. Bacak arasından mutluluğun geçmediğini onlarca bacak arasından geçtikten sonra anlayabiliyorlar. Sonra bu Ülke'de neden eşcinsel olmak bu şekilde algılanıyor deniyor. Yapma arkadaşım, bunun böyle algılanma sebebi sensin.

İnsan davranışları, konuşması, seçtiği kelime ve cümleler karakteri yansıtır bana göre. Yüzünü görmeden size yazan birinin 3 cümlesi aşağı yukarı bir robot resim çizer kişinin kafasında; şayet satır altını okuyabiliyorsa karşıdaki.

İnsanlara bakıyorum ve üzülüyorum. İnsanlık bu olmamalı diyorum. Şayet buysa, kendimi bir kez daha sorguluyorum ve öfke+karamsarlık karışımı bir ruha bürünüyorum. Cümlelerim daha siyah olmaya başlıyor. Daha bir silüet... Noktalarım daha keskin izler bırakıyor. Yüklemlerim daha bir sivri...

İnsan olmak ya da içimdeki insanı ayakta tutmak adına gümrah endişelerim var.


2 Haziran 2014 Pazartesi

Çürümüş İnsanlık Adına

Sancılı bir yıl dönümü... Kana susamış toprakların ölüm kustuğu bir sene-i devriye... Tam da bu zamanlarda ateş düşmüştü yüreğimize.. Aynı acıyla kavrulduk, yetmedi topyekün öldük; ama maddi ama manevi... Değerlerimizi yitirdik biraz daha, gencecik insanları haksızlığın cellatlığına sunduk..

İçimde kopan fırtınalar da bu topraklar gibi.. Yaşadığı coğrafyanın ruhuyla beslenen bir bünye... Yoğunlaştığım dönemlerde hayatla bağımı biraz daha koparıyorum. Hani gerçekliği kaçırmaya başladığı dönemler olur ya insanın.. Varlıkla yokluk arasında yayık misali gidip gelen... Ruhu mayhoş tatlarla mayalı... Diyorum ya ''benim cümlem kalmadı''. Yazmış olmak adına yazıyorum, ilk defa gereklilikten, zorunluluktan...

Bir ''gezi ruhu''muz vardı bizim sözde(!!!) İnsanların safça umut bağladığı. O saflardan biriydim ben de... Cinnah yokuşuna sevinç gözyaşları bırakıp gaz yemeye Kızılay'a giden saflardan... Gülmüştü bana arkadaşlarım ''ne safsın oğlum, hemen umutlandın!!'' diye... Meğer ne haklılarmış..

Eyleme gittiğimde bir kez daha anladım, aslında her geçen saniye biraz daha yok olduğumuzu.. Bugün Gezi direnişine katılıp akabinde '' ÖZSÜT, MADO, BURGER KING, MC DONALDS, STARBUCKS, D&R ve aklıma gelmeyen'' Gezi karşıtı mekanlardan alış-veriş yapan insanlar var olduğu sürece bu ülkede hiçbir eylemden sonuç alınamaz.. Ali İsmailler, Ethemler, Berkinler biraz daha ölür ve biz ''ayıp olmasın'' diye iki slogan atar susarız. Balık hafızalı falan değiliz biz!! Düşüncesine dahi sahip çıkamayan, hayatta duruşu olmayan münafık zihniyetli insanlarız!! Kimse yönetime bok atmasın artık. MÜSTEHAK bize arkadaş. Bu kadar aciz bir güruh daha olamaz. Nefsine bu kadar mı gem vuramazsın? Strabucks'tan ''white chocolate macchiato'' içmediğin zaman eksilmiyorsun; ama içtiğin zaman kabrinde ruhu yanan bir insan oluyor. Senin düşüncen için ölene de mi saygın yok? O ana-babaya, kardeşe belki de sevgiliye karşı yüzün hiç mi kızarmıyor. Cevabın evet ise sana zaten sözüm yok; ama lütfen ben destekliyorum deme, sadece köstek olmuş oluyorsun.

Nefret ederim ''Avrupa medeniyet yeridir'' cümlesinden, yaptıkları ve yapıyor olduğu aşikar bir kıtanın kemik misali ''İnsan Hakları''nı önümüze atmasından bellidir neyi ne kadar yaptığı; ama adamlarda bir duruş var. Netler, açık seçik gösteriyorlar kendilerini. En yakın gelişme Ukrayna... Adamlar çatır çatır direndi; ama direndi!!! Yalan kalabalıklar oluşturmadılar... Benzin 1 kuruş yükselsin kontak kapatıyorlar, harçlar yükseldi diye Rektörlüğü indiryor adamlar. Kısacası, haklarını biliyorlar. Ben geçtim ekonomik hezeyanları, ölümüze sahip çıkamayacak kadar reziliz...

Eylemde etrafıma baktım, toplu monologlar hakimdi... Biri yırtınırcasına bildiri okuyor, dinleyen yok. Öteki, çocuğunun sınavına yetişecek ''bitse de gitsek'' havalarında... Bitmeden terkettim orayı. Acıdım önce ölenlerime sonra aynı düşünceyi paylaştığım (!!!) insanlara. Evet ölenlerİM... Bana, düşüncelerime sahip insanlardı onlar.. Benim için ve benim gibi düşünenler için kendi baharlarını yaktılar. Bininci kez değmediğini anladım. Özür diliyorum şimdi hepsinden. Rahat uyuduğunuza inanmıyorum; ama en azından bunun için direnin...

Hırçın bu yazım, kabul.  Mamafih, son derece gerçek ve doğru. Blog dünyasına uğrayıp benimle aynı görüşte olduğunu söyleyen; ama buna rağmen tepkisini hala ortaya koymayanlardansan (koyamayan değil, koymayan) bu yazıyı okuduktan sonra suçla kendi birader! Utan biraz! Belki içinde ''hala'' vicdan olgusu duruyordur. Seninle aynı düşünceyi paylaştığı için hayatla pazarlığa girip hayatsız kalan o insanları düşün ve utan!

Not: Sözümün kimlere olduğunun altını bir kez daha çiziyorum. Tepkisini ortaya koyan insanlar, baştacısınız.. Benimle aynı görüşü paylaşmayanlara ise saygım sonsuz, üzerlerine alınmalarını gerektiren bir nokta zaten yok.

İnsan olduğumuzu unutmadığımız nice zamanlara...