28 Ağustos 2012 Salı

Bir Ankara Trajikomedisi

Onceki yazilarimda da belirttigim gibi kadro almak adina yurdumun dort bir kosesine yolculuk yapip sinav sinav geziyorum. Pazartesi gunu de bu hummali yolculuklarin 42. etkinligini icra etmek icin dustum Ankara yoluna. Yine is basvurusu, yine bir sinav ve yine bir mulakat...

Sagolsun minigim saat 14.00'e dogru Kizilay'dan aldi Ankara'dan "bi haber" olan abidesini ve en sevdigi mekana goturdu. Sinav da 18.00'de. Biz de birkac saat "abi-kardes" dertleselim dedik. Guzel bir mekandi acikcasi begendim; ama hava tam bir facia: 36 dereceymis. Ankara kayniyordu gercekten.

Opustuk, koklastik, hal hatir sorduk birbirimize yuzeyselleri bir an once gecebilmek icin sonra boncuk gozlu minigim (Allah nazardan saklasin) basladi anlatmaya. Bir yandan dinliyorum, bir yandan da diyorum ki: "Yavrum benim suncacik yuregine ve kisacik yasamina ne kadar cok sey sigdirmak zorunda kalmis." Bunu burada yaziyorum, minigime soylemedim yanindayken; ama iliklerime kadar hissettim o yogunlugu. Gunumuz gencligi, hatta bir cok yetiskin insan, henuz "hakikatle" tanismadigi icin lay lay lom yasar; ama minigim o cocuksuluguna, gulen gozlerinin altina oyle guzel hapsediyor ki aciyi, derdi, kederi; "Allahim sen koru" dedim icimden.

Bircogumuz gibi "kalabaliklar icinde yalniz"i oynuyor minigim. Hele ki konu "sinir oldugu insan, kurum ya da kuruluslara" gelince gozlerini Japon cizgi film karakterleri gibi bir belertiyor, bir an beni de ofke oklarina maruz birakacak diye korktum:)

Ankara'da kalmanin nasil olacagini ve pisman olup olmayacagini konustuk. Mutsuzlugumuzun da tipki  sevinclerimiz kadar dogal oldugunu, "abartmamak" sartiyla gecirilmesi gereken bir surec oldugundan bahsettik. Hayata karsi dikdurmanin cetin bir yol oldugunu; ama basarma serefine de herkesin nail olamadiginin altini cizdik.

Bir ara kardeslerden konu acilinca aslinda benim minigimin icinde yatan "olgun ve fedakar" adami gordum. Kardesi icin cirpnislarini, hayatinin guzel olabilmesi ve mutlulugu yakalayabilmesi icin yaptigi fedakarliklari "abi yuregi, ne yaparsin?" diye kiyimsizligini anlatirken yanaklarini sikmamak icin tuttum kendimi. "Aferin minigime, nazardan esirgensin, yeri geldiginde olgunlugunu ortaya koyabilecek kadar da saglam" dedim caktirmadan. O anlatti ben dinledim, buyugu olarak elimden geldigince yol gostermeye calistim.

Sonrasinda meshur fallarindan birini bakti bana. Keske "falin fallanmis" deseydi dedim sonunda:) Yahu bir fal bakiyor bildigin "FELAKET TELLALI":) Huzur sinava girecek iki iyi bir sey soyleyeyim der insan, degil mi? Yok anam, agzindan hayirli bir kelime cikmadi:) Cenazeden, goze;hasetlikten fitnelige ne varsa saydi yavrum benim:) Sanirim soyledigi tek guzel sey: "Yolunda bir at var kosuyor sen de ona sikica sariliyorsun; ama bu atin ne gozu ne kulagi var, siluet seklinde" dedi:)Tam diyecektim: "Huzur ata binmis, ya nasip!" demis.  Bolmeyeyim dedim; ama Huzur'dan eser kalmadi bende:) 

Latife yapiyoru elbette. Yavrum o sicakta gik demeden 1 saate yakin anlatti ne var ne yoksa. Allah razi olsun minigim senden. Cok keyifli bir sohbetti. Gulucukler, tebessumler, ara ara huzun de ugradi yanimiza; ama saatin nasil gectigini anlayamadan sinav yerine yola koyulmak icin ciktik cafeden.

En cok da "yalniz kovboy" olmaktan dertli. Panda efendi duyrulur, cocugum sana emanet, kalbini kirmayacak bir insan bulup copcatanlik yapiver kucugume:)

Yavrumda nasil bir vefa duygusu var, "tamam minigim sen git artik, yuk oldum sana da" dedikce "Olur mu oyle sey?" diye diye beni amfiye kadar goturdu yavrum. Misafirperverlik ornegi minigim benim.

Ilgine, bilgine, olgunluguna ve doluluguna hayran kaldim. Masaallah( totoyu kasi, kov nazari boncugum:) Dilerim bu oturmus yapin en cetrefilli zamanlarda dahi yikilmadan ayakta kalmana yardim eder. 

Sinavima girdim; elimden geldigince, kalemim cizdigince yazdim. Akabinde hocalarla tanisma faslini yapip hasbihal olduktan sonra sinav esnasinda tanistigim bir arkadasla Ankara sokaklarini arsinlaya arsinlaya otobus saatine ulastim. Ayaklarim tutmaz, gozlerim gormez oldu desem yeridir. 

Bindim otobuse, yanima tabir-i caizse "5'lik Trabzon Ekmegi" gibi bir amcam oturdu. Resmen "yemis yemis sicmamis". Hatta amcam oturdu, yaglarinin cokmesi de bir iki dakikayi aldi. Mubarek yayildikca yayiliyor, ben de cama yapistikca yapisiyorum. Bi ara "amele sumugu ile aramdaki 5 farki" dahi dusundum. Keske bu kadariyla kalsaydi.. Amcam hareket ettikten 10 dakika sonra "Arya" yapmaya basladi. "titrerim mucrim gibi yol alirken memleketime" modundaydi resmen. O nasil bir horlama Ya Rabbi. Ars-i alaya cikiyor ses resmen. Saat sabahin 03.00'u, tam sessizligin etkisiyle belki uyurum diye gozlerimi kapatiyorum "Haaaaaaaaaaarrrr" diye bir kukruyor bir ara ayakkabimi cikartip agzina sokacaktim. Bu da yetmiyor oyle bir kendinden geciyor ki  lobut gibi ustume devriliyor. Ha Ikiz Kuleler yikiliyor, ha amcam! Itiyorum ama, "karincanin fil'e karsi savasi'' misali kimildatamiyorum herifi. Bir ara dirsek attim artik "yeter Allah kahretmesin seni" der gibi! 

Tam sukunet saglandi derken arkamdaki koltuktan "inngaaaaaaaaaaaaa anneeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee" diye aglama; ama sanki dersin "kizgin sise oturtuyorlar" veleti. Annesi "sus oglum, bak az kaldi, geldik, ayip insanlar uyuyor" dese de kuzucuk inatla desibel yukseltiyor. "Allahim neden her yolculugum Agata Christie romanlarina donmek zorunda?" diye sorgulamaya basladim yine. 

Tabi sinirlerim bozuldugu icin zaten yolculukta uyuyamayan ben, gozlerimi dinlendiremedim bile ve yine ah ettim araba sahibi olamamaktan. Bu iskence saat 05.20'de sona erdi. Sehrime geldim, hamdolsun. 

Bu arada bir firtina, yagmur ki sormayin. Bir indim otobusten kurban oldugum Karadeniz hincini alamayan cocugun ofkesiyle bosaltmis butun gozyaslarini, yetmemis kendini parcalamis. Agaclar devrilmis, direkler yikilmis, cop bidonlari yola atmis kendini. 

Otogardan eve nasil geldigimi hayal meyal hatirliyorum. En son aklimda kalan kapidan girer girmez holde ustumu cikartip direk kendimi yataga attigim. Uyandigimda hala daha yorgun ve odemliydim. Tabi her zamanki gibi yine Ankara'nin etkisi uzerimde. Bogazim agriyor ve gunun cogunu klozette gecirdim. Daha Ankara'ya gidip de hastalanmadan dondugumu tarih yazmamistir. Sevmedigimi biliyor ya kendini, intikam aliyor benden aklinca!

Su hatirlari yazarken dahi kac kere ziyarete gittigimi bilmiyorum klozeti. Olmadi yastigimi alip orada uyuyacagim sanirim. Kahve-limon'a sarildim sifa niyetiyle...

Yazmak istiyordum; ama usenmistim acikcasi. Sonra minigimin "gorusmemizi senin yazmani istiyorum" demesine abi yuregim dayanamadi, bir de sicagi sicagina yazmazsam unuturum gerekcesiyle gozlerimi kirpa kirpa anlatayim dedim.

Son olarak, Minigim, Ankara saatlerinde yanimda oldugun, tam bir misafirperver olarak elinden gelenin en iyisini yaptigin icin bir kez daha tesekkur ederim. Senin kaleminle sinava girdim, umarim hakkimda hayirlisi olur ve hayirlisiyla kazanirim.

Dogacak gunun, hepimiz adina, saf bir cocugun yuzundeki tebessum kadar mutluluk dolu olarak aydinlanmasi dilegiyle...

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Dil- Oy!

Bazi donemler vardir, her seyi akisina biraktiginiz. Genelde vazgecmenin esigine geldiginiz anlarda hissedersiniz bu duyguyu. Amiyane tabiriyle: " Salla a.q" dediginiz anlar...

Tam da oyle bir noktadayim suan. Yillarin verdigi bir yorgunlukla sanirim icimdeki  mola yerine sigindim. Sadece yapmis olmak icin yapiyorum bir seyleri. Isin, belki de, kotu yani: yasam da bunlarin arasinda. Nefes almam gerek, yemek yemem, su icmem, gulmem, aglamam vs. Uzar gider. Kalbim sadece kan pompaliyor. Hissettigi bir sey yok. Biraz daha kosele ve hayli ketum.. 

Sanirim biraz daha "insansizlasiyorum". Boylece biraz daha "insafsiz" belki de... Bir seylerin eksikligini hissediyorum; ama acisini duymuyorum yuregimde. Yoklugun yarattigi bir bosluk var kabul; lakin boslukta bir sizi yok. Duygularim, duyumsadiklarim suan bos; ama aci yok. Havanin sicakligindan mi bilmem; ama biraz daha "kunt"lestigimin farkindayim. 

Artik 5sn hareketsiz kalinca dalip gidebiliyorum. Hatta araba kullanirken bile yola dalip gittigimi ve bu sekilde yol aldigimi hissedip ufaktan korktugum da oluyor. Surekli "Pardon? Anlamadim? Bir sey mi dedin?" seklinde sorularla tutunmaya calisiyorum konusmalara.

"Ohoooo Huzur, iyice uctun oglum, yavas lan!" dedikleri oluyor. Sunu anladim ki kimse kolayina delirmiyormus. Hani denir ya "delilikle dahilik arasinda ince bir cizgi var" diye, sonuna kadar mutabigim bu cumleyle. Oyle anlar var ki bir adim daha atsam biri beyaz gomlegi gecirecek uzerime... 

Bilincsizce tuketen bir toplumda, "bilincisizce sorgulayan" bir birey olmanin kavgasini veriyorum "kimsesiz yuregimin"icinde... 

Kisaca, "var olmanin" icindeki bosluga tutunup "yok olmanin" yollarini aramak gibi...

"Kavim kardas, bir aglarim yok benim, diloy diloy..."



23 Ağustos 2012 Perşembe

...Suruye saydilar bizi.

Hep diyorum: "Biktim artik neden?" demekten. Aldigim nefes dahi soru isaretlerine takilir oldu yine bu gunlerde. 

Yine yasadigim cografyanin dort bir yanini gozyasi kutsuyor... Ben usandim anlatmaktan; ama insanlar anlamamak icin direnmekten bikmadi. Her yeni gune sehit haberleriyle uyaniyoruz. Memurun durumu icler acisi... Hukumetim sagolsun Amerika'ya kesif(!!) yardimi yapiyor. Cok degil canim 1 trilyoncuk!!! Suriye'den gelen partizan kokenli insanlar icin de 200 milyon dolarcik harcamisiz, abartmayin yani. Altini cize cize soyluyorum, HELALI HOS OLSUN. Yeter ki "INSANLIK" adina, muhtaclara yardim adina yapilsin; sozum yok. Mamafih, sen Amerika'ya yardim ederken sevgili Hukumetim, kan aglayan Ogretmenin ve Doktoruna gelince "Neden odenegin olmuyor?". Ortadogu'ya akitiyorsun oluk oluk da neden Ulkendeki acizleri gormuyorsun?

Bu ara Myanmar'da onlarca Musluman katlediliyor, yardim yolluyorsun. Allah razi olsun. Ayet var "Muhtac olana yardim etmeyen bizden degildir." "Elhamdulillah" diyorum, uydun ayet-i kerimeye. Peki Ulkendeki yokluk ceken insanina ne kadar comertsin? 32 egitmeni kaybettin sen simdiye kadar Hukumet, biliyorsun degil mi? Kayip deyince, Dunya'daki terorist sayisi 35.000 civarinda ve bunun 17 ya da 18.000'i senin Ulken'de. Acaba dusunmez misin neden senden bu kadar nefret ediyorlar? Bak o kadar "Allah Allah" diyorsun; ama en buyuk "Allahsizligi" sen yapmiyor musun "KUL HAKKI" yiyerek!!!

Bahsetmistim daha once de; dagda  olenler "INSAN". Dili, dini, irki ne olursa olsun insanlar. 10 yasinda bir cocugun yuregine hergun nefret tohumlari serpersen ileride Evliya olmasini bekleyemezsin. Bugun o cografyada ben de, sen de, o da yasasak ayni seyi yapmayacagimizin garantisini kim verebilir? Bunu soyledigimde PKK gibi bir teror grubunun yanlisiymisim gibi bakiyorlar bana. ASLA! Icinde insanlik barindirmayan hicbir grup, orgut, dernek ayni fikri paylasma sansina sahip degildir benimle! Sadece bu isin "SILAHLA COZULEMEYECEGI" ortada. Sen Ulkendeki butun askerleri oraya yigsan da bu olaydan nemalanan gucleri ve beyinleri ortadan kaldirmadikca, "Kardesim, gel otur masaya ne istiyorsun?" demedikce bu isi cozemeyeceksin. Bunu anlamak bu kadar zor degil de kabul edip sindirmek uymuyor sana degil mi Hukumetim?

Susamiyorum artik! Yapilan haksizliklari gordukce, gozu yasli insanlara baktikca avazim ciktigi kadar bagirmak istiyorum. Insanlar  fikir beyan etmekten korkar oldu. Oyle guzel sindirdiniz ki Milleti, rahat rahat at kosturuyorsunuz simdi haliyle. Adamlar size acik acik diyor ki "Bakin, istedigimiz yerde istedigimizi yapariz." Neden bunu gormemek icin direniyorsunuz? 

Yahu Antep Emniyet Mudurlugu onunde adamlar otobus patlatti be, yuh! Emniyet Mudurlugu, hani aile apartmani degil. Bu kadar mi guvenlik onleminiz var sizin?  Resmen dalga geciyorlar sizinle, anlamiyor musunuz? Suriye sinirinda bir il burasi. Multecileri almissin kapidan iceri; onlem seviyen hat safhada olmasi gerekirken yasadigin olay canimizi ne seviyede korudugunu gosteriyor ayan beyan!

Gecmisine saygi duy Hukumet! Bu topraklari kurmak icin can hiras cabalayan insanlarin din, dil, irk ayirmadan topyekun verdigi emeklerini dusun, vicdan muhasebeni yap, oyle koy yastiga basini. Iyi uykular!..

Bu gece icin;




20 Ağustos 2012 Pazartesi

Bugulu cam arkasi...

Bu ara dilimde bu turku;


Diyor ya "Yar ustune yar, sevenin vay haline vay..." Gecmis gunahlarin kefareti buyuk oluyor sanirim ya da Yaratici, "tovbe esigini" yuksek tutuyor bazi kullarinin. Ne denli cok yakarirsak o denli hafifletiyor belki de ruhumuzu... Yogunluk.. Doldurulmaz bir yalnizlik hissi... Sorgulama, sorgulama, sorgulama... 

Olu canlar korosu misali: sessiz turkuler... Delilikle dahiligin arasina cekilmis ince cizgide promil sinirlarini zorlayan bir sarhosun git gelleri ya da... Dusuncelerin girdabi bu belki de... Mutluluga ya da umuda kapi aralarken, rizik pesine dusmus bir lagim faresinin kotulugu sizdirmasi yuregin icine aniden..

Beylik cumlelerin altina gizlenmis siradanlik.. Icinin yanginini, yurudugu dagin zirvesine haykirmak isteyen yalniz bir coban... Insanlik diye haykiran bir Sosyalist'in, insansiz bir topluma dava acmasi...

Fazla yogunluk iyi gelmiyor kabul ediyorum. 

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Dualarinizi Bekliyorum...

Blogumu okuma zahmetine katlanan butun arkadaslarima sesleniyorum:"Yarin Kadir Gecesi. Su Huzur arkadasinizin artik hayirlisiyla atanip kendi yuvasina kavusmasi icin okumayi bitirdiginizden itibaren dua ederseniz minnettar olurum."

Kpss sonuclari, siralamalar, aile ici gerginlikler derken hayli calkantili bir surecten geciyorum. Sonucum ne iyi ne kotu. Orta halliyim suan. Ipin ucunda bransimdan alinacak kisi sayisini dua ede ede bekliyorum. 

Sonuclarin aciklandigi gun aile erkani sagolsun ne gerizekaliligim kaldi, ne tembellik edip calismamam kaldi, ne benden bir bok olmayacagi kaldi. Yahu siz tabiri caizse "osura osura uyurken", ben sabah ezani "Allahuekber" dediginde kalkiyordum masadan.Allah'dan korkun! Her neyse, bu sene atanayim ve kor tipayi agziniza vurup gideyim de hayirlisiyla, baska bir istegim yok...

Sinav sonuclari aciklandi ve ablam 2 gun yuzume bakmadi. Insanligimdan igrenir oldum. Sahur yapmak icin kaldirdim, tek kelime ne konustuk ne de yedik. Sigara ve suyla oruc tuttum. Iftar oldu, yalniz basima evdeyim, orucumu actim (Allah kabul etsin), tek lokma attim agzima ve bir demlik cay+yarim paket sigarayla iftar yaptim. Gozyasim mi? Evet, hic dinmedi. 

Siralamalar aciklandi bugun. Hani gecmis alimlara bakarsak tirmalaya tirmalaya olacak gibi. Tabii alinacak kisi sayisi onemli. 4000 gibi bir alim yapilirsa Allah'in izni ve sevenlerimin duasiyla (buna siz de dahilsiniz) atanacagim. Sehir hic onemli degil benim icin. Bayrak sallanan her yere giderim. Ama Hakkari; ama Istanbul... 

Allah'tan anlayisli bir sevgilim var da "sen yeterki git hayatim, neresi olursa olsun. Kurtul bu dertten" diye bana telkin veriyor. Bu yuzden seviyorum onu. Sadece yatakta ikinci sinif zevklerini dusunmeyip gelecege dair mantikli konusmalar da yaptigi icin...

Aylardir yasadiklarimi kismen anlatabiliyorum. Asik Veysel'in dedigi gibi " Derdim yuregimde, eller ne bilsin"... Su sancili surecin kabusla degil, guzel bir ruyayla noktalanmasini ve bundan sonraki surecte hangi sehre gidecegim, baslayacagim okul icin evrak isleri, ev tutma derdi gibi tatli telaseler yasayip 3 Eylul sabahina Kadrolu ve artik soru isaretleri olmadan uyanmak istiyorum Allah'in izniyle.

Dilerim ve dualarim da bu yonde bu ve bunun gibi diger sinavlara calismak icin dirsek curutmus, emek harcamis, gozyaslari esliginde ders calismis, sinir krizini gecire gecire masa basinda ter dokmus ne kadar Ademoglu varsa gelecekleri ve gelecegim de cektigimiz sikintinin yogunlugu kadar aydinlik ve berrak olur...

Insanligin ve emegin degerinin anlasildigi bir gune tebessum esliginde uyanmaniz dilegiyle...

Not: Artik dua etmeye baslayabilirsiniz :)

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Yetti bu kara bulutlar!!

Gunlerdir depresifim, kabul ediyorum. Ne hissediyorsam onu yaziyorum. Sadece burayla da yetinmeyip face'de de devlete ve bilimum kotu duygu ve dusuncelere giydiriyorum surekli..

Bugun igrenc bir gundu. Sabah 9'dan aksam 5'e kadar gitmedigim devlet dairesi kalmadi su cik kadar sehirde.

 Ilgilenenler varsa "http://yok.gov.tr/" arastirma gorevlisi/okutman vs ilanlari verir. Yaklasik 41 universiteden sonra dayanamadim Hakkari "ondan ilersi yok gari" deyip Hakkari Uni.sine ikinci kez basvuru yaptim. Sabahin korunde kalktim, aksilik bu ya dun modem bozuldu!! Sen dur dur tam basvuru yapacagim gun yan, iyi mi? Babamin isyerine gittim, bir hal care bulsunlar diye. "Huzur sen bundan umudu kes, yeni al"dediler. Neyse babamin orda evrak islerini hallettim. Gittim fotokopiciye cikti fotokopi aldim. Derken askerlik subesinde tecil islemlerimi yaptirdim. Ordan Milli Egitim'e gidip evraklari onaylattirdim. Akabinde postahaneden APS'yle yolladim evraklari. Sonrasinda maas kartimin aktivasyon zamani gelmis, onu yaptirmaya gittim derken saate baktigimda 4'tu. Biraz vakit gecsin diye sallana sallana yuruken bir magazaya girdim. Cok guzel bir t-shirt gordum, icim gitti. 20TL hem de. Cebimde de tam 20 TL kaldi evrak islerini halletmekten. Haliyle arkama baka baka ciktim magazadan. Bagira bagira gitti yemin ediyorum t-shirt. Yarin carsiya inersem gucumu toplayip, hemen alacagim onu :) Son kalmisti rafta...

Bu arada, son 3 gundur hava (Allah'im gucune gitmesin) cosmus durumda. Veriyor santigrati, veriyor santigrati mubarek :) Arabanin derecesi 33'tu en son ve resmen vicik vicik olmustum. Tam evin onune park ettim iniyorum "Laaaan tecil belgesini almadim ya ben, nasil yollayacagim diger Universitelere" dedim ve gerisin geri carsiya dondum. Bu arada cebimde kalmis son 20 TL ve araba ciyak ciyak bagiriyor "Benziiiin benziiiin" diye. "Huzur yolda kalma, git al lanet olsun" deyip son parami benzine verdikten sonra belge isimi de hallettim. O t-shirt'u alsaydim bir de yolda kalmakla ugrasacaktim :(

Saat 17.00 gibi eve geldim vantilatoru acip uyuya kaldigimi hatirliyorum. Ablam kaldirdi "Huzur iftara ne yapiyoruz?"diye. Hemen annemi aradim, "gel oglum senin icin sunu sunu yaptim"dedi. (Annemin ogretisidir, yapilan yemek soylenmez:) Ayaklarimin altina bicak sapliyorlar sanki, oyle beterim. Neyse gittik, annem dokturmus her zamanki gibi. Yedik, ictik, donduk..

Ha annemlere giderken de modem alalim dedik. Malum kpss aciklanacak, basvurular var. Aldik. Geldigimizde onu kurmaya calisiyoruz. Allah'im ablamin laptop da benimki de birlestirsen bir laptop ancak eder. Bir onun laptopa bir benimkine kurmaya calisiyoruz derken 22.00'de baslayan kurulum macerasi ttnet'teki "suh sesli hemcinsim arkadasin" da katkilariyla 23.30 civari sona erdi. Bildigin sirilsiklam olmustum yine sikintidan.

Sonra bloglari okuyorum, baktim bir "sabah ereksiyonu" furyasidir gidiyor:) Baya eglendim cunku benim gibi conta yakmis bir arkadasim var, "burjuva amele" diyelim adina, annesinin meshur bir lafi var sacma sapan yerlerde duran seyler icin "bu ne be sabah s.ki gibi duruyor ortada" seklinde:) Ilk duydugumda kahkahayi basip " o ne lan?" demistim; ama sonra teyzemin ne kadar dogru bir tabir kullandigini anladim. 

Soyle ki gecen "sabah" hastaneye goturdum bir arkadasimi, Allahim insanlarin gectim kullanmayi araba parketmekten haberi yok!! Iki arabalik yerlere cekmisler, dolan dolan otoparkta yer bulamiyorum derken amcamin biri arabayi bildigin ortaya koymus gecisi engelliyor. "La havle, bu ne ya sabah s.ki gibi ortada" dedim birden kizginlikla. Arabada kahkaha koptu tabi :) "Huzur nerden bulursun bu tabirleri?"dedi arkadas. Sonra size bahsettigim ve ayni zamanda burjuva ameleyle ortak arkadasimiz olan "mercan" da: " Sabah ereksiyonundan bahsediyor" dedi. Ikinci parti kahkaha akabinde patladi tabi :) Yani diyecegim o ki millet cinsellige isim yakistiracagiz diye tirmaliyor resmen. Bak teyzem gayet amiyane ve acik sekilde belirtmis "sabah s.ki", yok ereksiyon yok bilmem ne :)

Hatta bir de fikra vardir bu konuyla bagdastirdigim;

Birgun Ingiliz'in, Fransiz'in ve Temel'in karilari oturmus sohbet ediyorlarmis. Ingiliz'in karisi demis ki "Beni kocam hergun alnima bir gul koyup operek uyandirir." Fransiz'in karisi "Benim kocam ayak parmaklarimdan baslar, alnima kadar oper. Ben de zevkin doruklarina cikarak uyanirim." Sira bizim Fadime'ye gelmis " Ben oyle orospuluklar bilmem, cisim gelir uyanirim"demis:) Olayin ozu bu. Ne o efendim sabah sabah, sevisiyorum de, kamyon devrildi de; ama kendine ozgu bir cumle kur. Ereksiyon=bizdeki dejenerasyon :)

 Ne zaman bilmedigimiz bir sey olsa annemle ayni anda "Ben oyle orospuluklar bilmem" der basariz kahkahayi:)

Dilerim yeni gune: "oyle orospuluklar bilmeden, cisimiz gelir ve uyaniriz" :)

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Bu Hayat Boyle Mi Olur?

Bu hayat hep boyle mi gercekten? Sadece umutsuzluk ve mutsuzluk mu asiliyor insana? Ya da benim gibi nevrotik bunyeler mazosist duygularla mi besliyorlar ruhlarini inan anlam veremiyorum blog...

Etrafimdaki insanlara surekli mutluluk saciyorum, her defasinda bol kahkahali sulu sulu gulduruyorum, ben de onlara eslik ediyorum bu rituelde; ama gel gor ki icim yaniyor, aciyor, daraliyor... Her nefes alisimda biraz daha dikenli soludugumu hissediyorum hayati. 

Oyle bir his ki sanki kose basinda sobelenmemek icin bekliyor umutlarim, hic istemeden oynadigim saklanbac oyununun zorunlu-gonullu ebesi olan beni... "Beni yorma hayat!" dedikce neden daha da agirlik cokuyor ustume? Mutsuzlugu sevmiyorum blog, inan gulmek icin var gucumle cabaliyorum. Oyle ki sacma sapan kahkahalar atip "hadi ama huzur, burdaki kahkaha son derece yersizdi" deyip acimasizca elestiriyorum kendimi. 

Bazi anlar geliyor "mutluluk maskesini" daha fazla tasiyamiyor yuzum ve indirmek zorunda kaliyorum. Maskenin altina gizlenen beni gormemek icin aynalarla kose kapmaca oynuyorum. Gun geliyor yattigim yerden kalkmadan 24 saati satiyorum pesin pesin.. "Bugun de anlamsiz bitti be huzur." deyip obur yanima donuyorum. Hani hep yalniz olan, zavalli olan, garip olan, mutsuz olan, bensiz olan yanima. Hani suan seninle dertlesen hatta yuzlesen yanima.

Soru isaretleriyle uyanmak istemiyorum artik blog. Ahmet Kaya'nin dedigi gibi "artik soru isaretlerini bir bir yargilayip asiyorum.." Olmek bilmiyorlar. Kanserli hucre gibi birinden kurtulsam 10 tane birden peyda oluyor aninda. Amacsizca yasamak istiyorum blog. 

Attigim her adimi sirf kendimi mutlu etmek adina atmak, disa vurdugum her kahkahayi bedelsiz ve donussuz yollamak istiyorum evrene. Bol bol gulucuk dagitirken firtina oncesi sessizligi hissetmek istemiyorum. Gulusume bedel bicmek istemiyorum blog anliyor musun? 24 saatligine de olsa ben oldugum icin mutlu olsam etiketlerimden arinarak.

Bilmiyorum blog, hissettigim tek sey "dibine vurmus mutsuzluk" Daha dogrusu umutsuzluk. Insanlarin yuzume bakip "hadi ama seni boyle gormeye aliskin degiliz, iyice coktun. Dusunme bu kadar" demesi dahi o kadar ofkelendiriyor ki beni anlatamam. Ya da anlatmaya calisirim da sacmalarim muhtemelen. Tipki suan yaptigim gibi. Beynim bulaniyor, dusuncelerim zincirleme kaza yapmis durumda. Mutluluga arkadan carpan bir umutsuzluk, ona bodoslama dalan isteksizlik ve son anda olaya dahil olan hayal kirikliklari... 

Soyler misin bunca kesmekesin icinde hangi guzellik billurlastirabilir simdi beni? Yaradan'a siginiyorum. " Rabbim sen akil sagligima mukayet ol. Biliyorum ki her seyin basi saglik.Boyle giderse bundan da olmak istemiyorum" diye yakariyorum...Beni sevdigine inaniyorum blog biliyor musun? Belki de bunca derdi bana benimle ilgilendigini ve zor zamanlarimda O'nu (hasa) cikis noktasi olarak gormek yerine her daim O'na sadik oldugumu bilmek icin veriyor. "Dermansiz dertlerden irak eyle beni Rabbim" diyorum bunu hissettigimde.

Beni sevdigine inaniyorum, yurekten hissediyorum. Tek istegim gecenin gunune kavustugu gibi benim de duzene kavusmam. Bunu sadece kendim icin degil, su Dunya'da dili, dini, irki, meshebi ne olursa olsun aclikla bogusan, dusmanla carpisan, sikinti ve eziyet icinde olan butun halklar icin istiyorum.

Ya Rabbim sen tum insanligin ve onlarin icinde bir karinca misali olan benim en tez ve hayirli zamanda AYDINLIGA KAVUSMAMIZI nasib eyle... (AMIN)...

5 Ağustos 2012 Pazar

Turkiye Agliyor...

Blog sahibi oldum olali kendimi kose yazari gibi hissediyorum ki en buyuk istegim (bir zamanlar yayimlanan "K dergisi"nde) bir kose yazari olmaktir...


Yasananlara tepkisiz kalamamak gibi bir ozelligim var. Ayni bilinci genis kitlelerce de olusturabilmek en buyuk utopyamdir. 8 asker ve yine terorist oldu Hakkari'de bugun. Tipki yillardir öldugu ve öldurdugu gibi...


Herkes PKK'ya kufur ediyor. "Allah sizi kahretsin, ölunuz les, diriniz kalles vs vs." Insanlarin goremedigi nokta ise her iki taraftan ölenler de birer "INSAN". Burdan farkli gruplarin savunulucugunu yaptigimi dusunmesin kimse. Ben olayin "insanlik" kismindayim. 


Söyler misiniz siz de o cografyada yasasaniz ve dogumunuzdan itibaren size "aslinda bu topraklar senin. Bu kallesler atalarina iskenceler yaparak senin elinden aldi." seklinde bir dayatmada bulunsa siz ne tepki verirdiniz? Sesinizi duyar gibiyim "onlar da okusun, salaklar mi? Onca yazilan/cizilen var." O zaman ben de sunu sormak istiyorum: "Kacimiz 80'li yillarda, hatta Cumhuriyet'in kurulusundan bu yana o insanlara yapilan iskenceleri okudu?" Sahsim adina okudum ve bu Ulke'nin vatandasi olarak kendimden utanc duydum. Cok kucuk bir bilgi paylasmak istiyorum size o zamanlarda yapilan " Köyun buyuk erkekleri meydana cikartilip, anadan uryan soyundurularak kakalari yaptiriliyor ve kakalari kendi es-cocuklari ve koy halkinin önunde ZORLA yedirtiliyormus". 


Simdi sormak istiyorum babaniza/dedenize/amciniza kisaca akliniza gelen bir buyugunuze gözlerinizin onunde bu iskenceler yapilsa nasil bir psikolojiyle buyurdunuz ve bu Ulke'ye nasil bir yaklasimda bulunurdunuz? Kabul ediyorum, bugun Dogu'ya yapilan yatirim ve yardim bir Karadenizli olarak benim köyume yapilmadi. Yil 2012 ve benim köyumde hala yol yok!


Evet bu demek degildir ki insan öldurelim. Sunu unutmamak gerek bugun askeriyenin ve dis guclerin nemalanmasi gereken bir seyler olmak zorunda. Sayet PKK gibi bir teror örgutu olmasa askeriyeyi kim takar? Gucumuzu göstermeye calistigimiz tek alan ic savas degil mi?


Baris yoluyla bir seyler cözmek istesek, emin olun bizden önce dis kuvvetler buna mani olur. Orada besledikleri insanlar sadece birer piyon. Asil amac Irak-Suriye-Turkiye 3'lusunun 3.kolu icin hazirlik yapmak. Bugun Super Guc'un elinde kalan petrol rezervleri 50 yillik ömre sahip ve adamlarin yakita ihtiyaci var. önlerini göruyorlar, elbette karisiklik cikartacaklar ve parcalamaya calisacaklar bizi. 


Bakin "Kurtaj Sorunu"nu ortaya attilar gecenlerde, neden? Cunku Suriye'ye Savas Ucaklari kesif gezisi yapiyordu. N'asil uyutacaklardi milleti?Alin dediler size sorun.Yazin, cizin, kufredin de biz de isimize bakalim. Uyuma ey Halkim! Gör artik önunu! Benzin aliyorum bugun bir baktim litresi 4.47 TL! "Oha, ne ara firladi bu kadar?"dedim. Cevap ortada. Suriye olayi patlak verdiginden beri.


Dagilmayayim, insanlara sunu anlatamiyorum. Yillardir öluyor ve ölduruyoruz, sonuc? Kan, gözyasi, aci dolu aileler. Demek ki bu insanlarla konusmak, ortak paydada bulusmak lazim.Yoksa yarin ben de sen de o da kisaca hepimiz keklik gibi vurulacagiz. Birkac ay once dagdakilerden affedilen bir teroristin konusmasini okudum bir yerde. Gercekleri öyle guzel gösteriyordu ki. Hatirladigim kadariyla aktariyorum: " Ben daga ciktigimda 15 yasindaydim ve karsimda 20'li yaslarda bir Turk askeri. Geldim 25 yasima ve yine karsimda 20'li yaslarda bir Turk askeri. Biraz daha zaman gecti 30'larimdayim, bakiyorum hala 20'lik bir delikanli. 45 yaslarindayim suan ve anladim ki bunun sonu yok, teslim olmaya karar verdim ve hala karsimda 20'li yaslarda bir Turk." Ne kadar aci ve acik degil mi?  


Bugun 2-3 ay egitim verdigimiz insanlari daglara yolluyoruz carpissinlar diye.Karsilarindaki insanlar ise o cografyanin adami. Yillarini o daglara vermis. Haliyle gencecik, umut dolu insanlari tabiri caizse "keklik gibi" avliyorlar. Avrupa'nin her seyini örnek aliyoruz; ama 18.yy'dan bu yana bir askeri sistemini tam oturtamadik. Halbuki, Metehan zamaninda kurulmustu 10'luk sistem, hani gunumuz Dunya'sinin hala daha temelini olusturan.


Askerlik gönullu ve mesleki olmali. Acemi insanlardan asker yaparak sadece nufusun cogalmasini engellersin, suan yaptigin gibi. Sonra Asker Erbabin'dan buyukler "Kiniyoruz" derler. Ne oldu kinadin da? Hangi annenin gözyasini ve acisini dindirdin? Sen huzun dolu 2 dakikalik konusmani yaptin, sonra sirca köskunde viskini yudumlamaya gittin... Ocagina ates dusen insanlar ne yapsin? Once senin halini kinasin evet, sonra?


Sonuc olarak, silahla cözemeyecegiz biz bu problemi. Ne demis atalarimiz "Kalem kilictan keskindir!". Otur adam gibi masaya, dertlerini ve isteklerini dinle bu insanlarin, orta yolu bulmaya calis!


Dilerim dili, dini, irki ne olursa olsun hicbir insan evladi daha fazla bu aciya maruz kalmaz; ve umarim Gunes umut, sevgi, baris icin dogar butun halklarin uzerine... 

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Susma HAYKIR!!!

Sevgili blogdaslarim bu yaziyi size suan itibariyle 37.22 saatlik uykusuzlukla yazdigimdan mutevellit, arada sacmalarsam kusuruma bakmayin...


Tahmin edeceginiz uzere yorgunluktan harap ve bitap dusmus durumdayim.Neden? Bugun Ankara'da AYOP(Atamasi Yapilmayan Ogretmenler Platformu) olarak Turkiye capinda eylemimiz vardi.


Sabah saat 03.00 sularinda hareket ettik. Iyi hos ki ben 4 saatlik uykuyla duruyorum bu arada. yakinda Insomnia olacagim sanirim. Dagilmayalim, yolculuk berbat geciyor. 22 kisiye bir midibus verdikleri icin koltuklari rahatsiz mi rahatsiz. Sinan Ozen'in nagmeleriyle yola devam ediyoruz. Sofor zaten altinda Isuzu degil, F1 arabasi var saniyordu sanirim. Virajlarda yayik ayranina donduk. Oyle ki bir ara ayaklanip "Cek saga, ben kullanacagim " diyecektim. Velhasili geldik Bolu'ya. Dediler "2 saat mola" Saat 05.30 ve 07.30'a kadar oturacagiz orda. Nasil bir soguk anlatamam... Allah'tan babaannem kilikli biri olarak son derece pimpirikli oldugum icin sanki 3 gunlugune gider sekilde bir sirt cantasi hazirladim; ama faydasini fazlasiyla gordum. 


Uzun uzun giyinmeme ragmen hemen sifayi kaptim orda. Yola ciktik; ama midem nasil bulaniyor. Ankara'ya geldigimizde cikartmak uzereydim neredeyse. Bu arada, sunu da unutmayayim gorustugum "malum arkadas" da sirf beni gorebilmek icin Istanbul AYOP grubuyla geldi eyleme:) Garibim onca zahmete katlandi benim icin. Neyse Kurtulus Parki'nda toplandik. Aradim hemen bulustuk. Aldim kendisini de bizim gruba. Artvin, Antep, Diyarbakir, Antalya, Mersin, Izmir, Elazig ve bir suru ilden insanlar geldi. Oyle ki yetisemeyenler icin 11.00'de baslayacak eylem bir saat rotarli basladi.


Grup uyemiz temsili formalarimizi dagitti. Garibime de verdi, masum masum bakiyor bizimki. Tamam sen giyme, senin yerine ben giydim varsay dedim. Ve yuruyus baslasin!!! Ellerimizde pankartlar agzimizda "ATAMA HAKTIR,SUSMA HAYKIR!!" nidalariyla baslayip Devlet Erkanina inceden giydirmelerle bezenmis bilimum sloganlarla Kizilay'a dogru yuruyoruz. Bir ara arkadas "Huzur baksana arkaya" dedi. Kalabalik hayli uzun... Gurur duydum. Tahmini 1000 kisi diyordum; ama Polis tespitine gore 2500 civariymisiz. Yeterli mi? Elbette degil. Kasim ayindaki eylem 7000 kisilikti ve akabinde 17.000 alim yapilmisti. Neyse, Ramazan ayinda buna da sukur.


Tabiki aksakliklar vardi ki bence en onemlisi Ezan okunurken slogan atmanin ve basin aciklamasinin kesilmemis olmasi. Son derece yanlisti. Sonucta Musluman bir Ulkedeyiz ve Ramazan ayindayiz. Sahsen karsi basin olsam ben burdan vururdum bu eylemi.


Yuruyus Milli Piyango Idaresi'nin karsisindaki ara sokakta sona erdi ve aciklamalar basladi. Hava oyle bir sicak ki uzerimdekiler resmen vicik vicik ter. "Hadi gidelim" dedim cancagizima. Gittik Burger'da oturduk. Bu arada tuvalette ustumu degistirdim. T-shirt'umden siksam ter akacakti. Sohbet etme sansimiz ancak o zaman oldu haliyle cunku arkadaslarim beni bilmiyorlar. 


Konustuk, ettik derken bunun eli telefonunda "Telefonu alabilir miyim?" dedim. Ilk gunden diye bir tepki. Ilki sonu yok, alayim dedim. Karistirdim, aklima soru isaretleri birakan bir iki mesaj gordum ve sadece sunu soyledim "Empati kurmani istiyorum senden. Ben seni soru isaretleriyle biraksam ne kadar guven duyarsin bana?" dedim. Mesajimi aldi sanirim "daha dikkatli olacagim" dedi. Acikcasi olmasa da umrumda degil. Sunu biliyorum ki "kimse vazgecilmez DEGILDIR!"


Saat 3 gibi bitti eylem. Arkadaslarla bulustuk yeniden. 16.00 gibi Istanbul Grubu ayrilacagindan garibim 15.30'da kalkmak zorunda kaldi. Biraz mesafe var tabii; ama ayaklarim o kadar agriyor ki "Kiyamam sen gelme, yoruldun bugun" dedi. "Emin misin?" diye birkac kere usteledim "yok yok, kal arkadaslarinla" dedi. Haliyle oturdugumuz yerden yolcu ettim onu.


Bizim de kalkis saatimiz 17.30 idi; ama sorumsuz bir sahis yuzunden 18.45'te hareket ettik Ankara'dan. Normalde yolculukta gozumu kirpamam. Bu yuzden de genelde ben kullanmaya calisirim arabayi ailecek bir yere giderken; ama oyle bir yorgunluk ve uykusuzlukla kitap okurken (Yillar once yarim kalan Ahmet Altan-En Uzun Gece'yi okuyorum) uyuya kalmisim. Mola vermisiz saat 20.30 gibi. Arkadaslar uyandirdi. "Gel Huzur cay-sigara yapalim, cok horladin lan" diye :)


Tekrar hareket ettik, kitap okumaya devam ediyorum;ama gozlerim nasil yaniyor anlatamam.Sanki biber gazi yemisim gibi... Neyse, eve girdigimde saat 23.30'du. Hemen bir yorgunluk sigarasi, ardindan eylemle ilgili haberlere bakma ve ardindan guzel bir dus alip gelismeleri yazmak istedim. 


Soyle bir gun analizi yapiyorum da Sinavin uzerinden 1 aya yakin sure gecmis ve Ramazandayiz. Buna ragmen Turkiye'nin dort bir yanindan 2500 kisinin bu konuyla alakadar olmalari hosuma gitti. Hem atanamayip hem de kapi arkasina siginan aciz insanlara bir sey demek istemiyorum, Allah'a havale ediyorum. Biz emek verip kendimizi gostermeye calisirken hazira konmak hangi vicdana sigarsa muhasebesini de ona gore yapsinlar!


Boyle iste blogdaslarim. Yakinda icerden yazabilirim size. Gorusume gelmeyi unutmayin ha:) Saka bir yana, dilerim dogacak gun kalbimizdeki umutlarin yesermesine vesile olur. Gonlumuzden gecenin hakkimizda hayirli olmasi ve emeklerimizin karsiligini alabilmemiz temennisiyle...