1 Mart 2016 Salı

Kaygılarınıza müştereken...

     Günlerdir, aylardır, hatta yıllardır ölüyoruz. Bir yerlerden ölüm tohumu filiz veriyor her daim... Doğuştan kötü müyüz gerçekten, yoksa davranışçı kuram mı rehberimiz?

     Bir iki gün önce Can Dündar'ın tutukluluğunun son bulmasıyla kaleme aldığı yazı... Sonu, tadı dimağımda kalan bir yazı: ''Kaygılarımızla...'' Bir kalem ancak bu kadar naif ve gerçekçi, mizanseni ve netliği bu kadar güzel dökebilirdi yazıya, diye geçirdim içimden. Acı bir tebessümle okudum yazıyı. Kaygılarımızla...

     Sanırım, insanlığı değil de ruhumuza olan saygımızı yitirdik biz. Gözlemlerim beni yanıltmıyorsa şayet, hala içimizde direnen bir insan var; sadece onu ortaya çıkartmaktan imtina ediyoruz. Cinayetin geçer akçe olduğu, katliamın ''trend(!)'' olarak sunulduğu bir coğrafyada elbette içimizden bir insan çıkartmak ''Müslüman mahallesinde salyangoz satmak'' olacaktır, fazlası değil...

     Rengini kaybetmiş ruhlarla, robotize bir hayat sürüyoruz. Okul, sınav, iş, maddiyat... Aşık olmaya, sevmeye, paylaşmaya ve hissetmeye o kadar zamanımız yok ki... Eksiden yiyoruz insanlığımızı..! Koca bir ''vah vah'' ruh hali...

     İnsanlar grileştikçe, beyazına sarılmışlar daha bir arka sokaklara kaçar oldu. Ruhumuzun ve duygularımızın deniz manzarasını kaybettik maalesef... Her daim muammaya bakan balkonlarda gam yakıp keder çekiyoruz ayak üstü...

    Halkına saygı duymayan bir güruhun, insanlığı aşmış bir kitleye sahip olmasını beklemek abesle iştigal... Yitirilen bedenlerin altında eziliyoruz, lanet olsun! Ne acıdır ki ölümü sıradanlaştırdık. ''29 ölü, 3 ölü, 5 ölü, 2 ölü''... Ölü... Yaşamdan kopan... Hayallerini dahi yanına almaya fırsat bulamayan... Yarım ağız taziyeler... Seferi hissiyatlar...

    Böylesi zamanlarda, belki de en uygun noktalayıştı Can Dündar'ın yazısı...Yetim kalmış coğrafyalarda, kırık bardaktan yaşama tutunmaya çalışan bir bebenin iz düşümü misali:  Kaygılarımızla...!

''...Hangi kalemin yazısı,
  Zorlu yazısı belanda...''