4 Ocak 2015 Pazar

Deniz ve Yeşil...

    Yanlış meslek seçtiğimi anladığımda iş işten geçmişti. Malum, Ülke politikası.. Siyasete değil; deniz ve yeşile bulanmak için sıralıyorum bu satırları...

    Yılbaşı tatili birleştirilince ben durur muyum? İş çıkışı, dört nala koşturdum bilet almaya ve 4 günlük güzel bir tatil yaptım. Deniz kenarı ve görmek istediğim güzel bir şehirdi Trabzon... Doğasına, denizine uzun uzun baktım... Özlem giderdim... Mavi ve yeşil insanı olduğumu bir kez daha anladım.

     Atatürk Köşkü, Kanuni'nin evi, Bakırcılar Çarşısı... derken küçük bir tur yaptım. Sümela'yı görme şansım olmadı; bu mevsimde pek uygun değilmiş ziyarete; yollar Karadeniz'in o tatlı sert yamaçlarıyla birleşince pek tekin olmuyormuş maalesef... Başka bahara bıraktım sadece...

    Atatürk Köşkü, kendisinin sadece 2-3 gün konakladığı zamanının Rum esnaflarından biri tarafından yazlık amaçlı kullanılan, sonrasında Atatürk'e armağan edilen muhteşem bir köşk... 1900'lerin başında yapılmış bir binadaki estetik nüanslar gözümden kaçmadı ve hayran kaldım. Sürekli laf sokmak istemiyorum; ama günümüz yapılarına bakıyorum, bir de neredeyse bir asır önce inşaa edilmiş olanlarına... İnsanlar, estetiği yaşam biçimi haline getirmiş. En basiti, bizim için ısınma dışında bir işlevi olmayan kalorifer peteğinin dahi üzerinde işlemeler var.

    Bakırcılar çarşısı ve Ortahisar semti, aynı zamanda ''Zağnos Vadisi'' olarak da adlandırılıyor, tam bir Rum yerleşimi... Aralıksız inşaa edilmiş iki katlı evler, dar yollar ve olmazsa olmaz Arnavut Kaldırımı...

    Unutmadan, Atatürk Köşkü'nün yanında hediyelik eşya satılan bir dükkan bulunuyor ve içinde ''telkari'' işçiliği süs eşyalar da satılıyor. Telkari geleneğini çoğu insan Mardin'de Süryani geleneği olarak bilir, ki ben de bunlardan biriydim; ancak aynı işçilik Trabzon'da da vuku buluyor.

    Bunun dışında, insanları çok eğlenceli... Kullandıkları ağız o kadar güzel ki sürekli tebessüm ederek gezdim sokaklarda.. Sokakların dar olduğunu söylemiştim ya, bunun sıkıntısı üç saniyede bir birisiyle muhakkak çarpışıyorsunuz. Sürekli ''kusura bakmayın, özür dilerim'' diye geziyordum; arkadaşlarım '' Yeter Huzur, burada sokaklar dar olduğu için herkes birbirine çarpar; ama özür dilemez; sen de vazgeç artık!'' diye beni uyarsalar da nezaketi elden bırakmadım. :)

    Birkaç saat önce küçük şehrime dönmüş, yorgun argın bu satırları yazan biri olarak Trabzon'u görmeyenlere gezmelerini tavsiye ederim. Elbette, bahar ve yaz aylarında...

    Yeni yıla deniz ve yeşille iç içe girdim; bir ömür de aynı sıkıfıkılıkla yaşamak istiyorum. 2015'in yeni güzelliklerle tüm güzel insanlara gelmesi dileğiyle...