22 Mayıs 2012 Salı

inciten FARKINDALIK...

Normalde yazmayi seven biriyimdir; ama bu blogu aldim alali kagida kustum desem yeridir.. Ne zaman bunalsam (ki bu hayli yogun bir duygu bu ara) hemen aciyorum sayfayi ve karalamak istiyorum bir seyler... Cok da anladigim soylenemez bu blogu kullanmaktan, hatta teknolojiyle aram bile Tas Devri Insani'nin araba kullabilme ihtimali gibidir..


Okudugum bazi bloglar canimi yakti... Insanlar neler yasamis gecmislerinde. Bos yere psikologlar gecmise inmek istemiyor, degil mi? Ya da Freud'un butun kuramlarinin altinda cinselligin yatmasi ve insanlari dogustan kotu olarak nitelendirmesi tesaduf olmaktan cok ote...


Sahilde otururken insanlari izledim bu gun. Cingenesinden, Ogretmenine, Esnafindan, Issizine her kesime ayri ayri baktim... Sindirilmis bir mutsuzluk, umutsuzluk... Herkes gelecegin isiklarini kapatmis, gecmisin feneriyle aydinlatiyor kendini.. Hayal kirginliklariyla debeleniyor... Icim aciyor boyle durumlarda...


Bebek ariyor gozlerim, cocuk kovaliyorum her kosede.. Safligi, civil civilligi, kirlenmemisligi, "iyi-masum-guzel" adina ne kadar anlam varsa hepsini yukluyorum onlara ve KOCAMAN gulumsuyorum.. "Kirlenme sakin!"diyorum icimden.. "Sen buyu; ama icindeki cocuk hep kalsin e mi?" diye haykiriyorum avazim ciktigi kadar susarak...


Yanimda bedenimden baska nefes alan bir canli yoksa yildizlara ceviriyorum gozlerimi..Uzun uzun bakiyorum her birine.. Isimler koyuyorum bir bir..Pariltilarina anlamlar yukluyorum. Dunya'nin kirinden uzakta olduklarindan icin icin kiskaniyorum onlari.."Elimi uzatsam ve bir yildiz cekip goturse beni" diyorum. Sonmeden once var gucuyle parlar ya hani yildizlar ben de Dunya'ya ve sevdiklerime veda etmeden once son kez parlasam ve beni uzen butun yasanmisliklara "harlasam"...


Tuhafim bu gunlerde farkindayim... Duygularim da renklerim de birbirne girmis durumda... Ebruli ruyalar goruyorum...

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Egitim Sart!

Hala neden bu blogu aldigimi ya da bu blogu layikiyle kullanip kullanmadigimi sorguluyorum.. Icimi dokuyorum evet; ama rahatliyor muyum? Inanin bilmiyorum. 


Ulke bu haldeyken, insanlar issizlikten, esit ise esit ucret alamamaktan, bir yanda ulke hortumlanirken, diger yanda emek veren guruh somurulurken insan nasil rahat hissedebilir? Hangi vicdana sigar da insanlar bu denli rahat istismar edebilirler karsilarindakini, hayati, hatta kendilerini? Evet, maalesef kendini dahi istismar eden bir dunyadayiz. Bedenimizi, dusuncelerimizi, insanligimizi kendimiz istismar ediyoruz maalesef...


Sahsim adina "Atamasi Yapilmayan Ogretmenlerden" ornek verebilirim. Onlardan biriyim maalesef. Bugun 126.000 kusur ogretmen acigi olan bir ulkede yasiyoruz. Devlet Erkani'na bir cok yoldan ulasmaya calisiyoruz. Gerek eylemler, gerek dilekceler, gerek alinan randevular, yapilan gorusmeler... O kadar acidir ki Atama Grup Daire Baskanligi'nda calisan insanlar gorevlerinden "bihaber"ler. Bugun Egitim Bakanimiz kendi Ogretmeni'nin yilda 3 ay tatil yaptigini soyleyecek kadar alakadar durumla!


Yine uzulerek belirtiyorum Ulke'nin bir cok yerinde Kanatli Hayvan Yetistiriciligi Bolumu'nden tutun Nalbantcilik, Muhendislik, IBF Fakultelerinden mezun bircok insan Vekil Ogretmenlik yapiyor. Diyeceksiniz ki Vekil Ogretmenlik (V.O) nedir? V.O, kisinin girdigi ders saati kadar ucret almasidir. Bir ogretmen haftada en fazla 30 saat derse girebilir ve bir ders ucreti ortalama 7TL'dir. Yani ayda bir V.O en fazla 7x120'den 840 TL ucret alabilir. EN fazla diyorum cunku herkes 30 saat derse girecek kadar sansli degildir! Ornegin hastasiniz ve okula gidemediniz, o gun ne ucretiniz yatar ne de sigortaniz isler! Yaptiginiz gorev ise Kadrolu Ogretmenle aynidir. Kisacasi, "pamuk iscisi" gibi, calistiginiz kadar para alirsiniz. Eger evliyseniz ve bakmakla yukumlu oldugunuz yavrulariniz varsa (kira, elektrik, su, internet, telefon demiyorum bile!) bu parayla gecinmek zorundasiniz.


Devlet neden mi boyle bir politika guduyor? Kadrolu Ogretmen'e ortalama aylik 2000TL maas vermektense onun yerine "mevsimlik isci" tutuyor ve bu parayi 3 Ogretmen'e bolusturuyor. Ne kadar akillica degil mi? Isin kotu yani, bu yapanin Devlet olmasi. Ticarethane mantigiyla Egitim'i yurutmeye calismasi. 


2000lerin basinda Ziraat Muhendisligi basta olmak uzere Kamu Kuruluslari'nda istihdam olanagi kisitli olan insanlar Ogretmen yapildi. Ne KPSS ne de baska bir sinav olmaksizin hizlica verilen Pedagojik Formasyon sonrasi Ziraatcilerimiz Egitim-Ogretim camiasinda "urun yetistirmeye" basladilar. 


Unuttuklari ise su: Siralarda ne sulamayi bekleyen bitkiler ne de nadasa birakilip yeniden ekime gecirilmesi gereken tarlalar var. Evet her cocuk bir cicektir; ama bitki degildir! Nasil ki bir Ogretmen olarak ben ekim-dikim isinden anlamam, bu alanda egitim almadigim icin; bir Ziraatci de cocugun huyundan-suyundan anlamaz, nasil ona hitap edecegini bilemez!


Bugunlerde bakiyorum Devlet yeni yeni onlemler almaya calisiyor. Nasil mi? Egitim Fakulteleri'nde bazi bolumleri kapatarak ve Bolum mezunlarina Ogretmenlik icin "sart" olan Pedagojik Formasyon uygulamasini kaldirarak. Bir derece faydali oldugunu dusunsem de "Gecti Bor'un pazari..." sozunu soylemeden edemeyecegim! Zamaninda farkli alanlari Egitim-Ogretim'e kanalize etmemis olsaydik suan bu hallere gelmezdik!


Insanlar 126.000 acik var diyorlar, mamafih Agustos ayinda yapilmasi dusunulen alim 40.000 civarinda. Daha da tuhafi bu alimin 10.000 kadarini Din Kulturu ve Ahlak Bilgisi Ogretmenleri olusturuyor. Din konusunda bir sey diyemem, inanc kisiye ozgudur; ancak AHLAK konusunda cok eksigimiz oldugu kesin!


Yazacak cok sey var; ama ben daha fazla dusunup uzulmemek daha da onemlisi sinirlenmemek ve adabimi bozmamak icin burada noktalamak istiyorum, yalniz yazimi bitirmeden cok degerli bir Ogretmen arkadasimin sozunu sizinle paylasmak istiyorum;


Der ki: "Bu Ulke'de Egitim'e harcayacaklarina, Egitim'i harciyorlar!"


Huzur, saglik ve mutlulukla kalin...



18 Mayıs 2012 Cuma

Hakikatle Yuzlesmek!

Ne kadar zordur insanin bir seyleri kendine itiraf etmesi. Hele de haksizsa ve biliyorsa kisi haksizligini, kivranir da kivranir gerceklerden kacmak icin... 


Bahsedecegim sancili donemi eminim bir cok insan gecirmistir: Kendi cinsel tercihini itiraf etme konusunda. Sanirim universite yillarinda gosterebildim bu cesareti kendime "ben geyim"  diyerek.. Her sey sozleri Murahtan Mungan'a ait olan "Olmasa Mektubun" sarkisiyla basladi.. Manik oldugum bir donemde dilimde bu sarki kampuste ilerliyordum. Arkadaslarin yanina gittim, hala mirildaniyorum. Birtanesi dondu: "Oglum nedir sabah beri soyluyorsun bozuk plak gibi. Ibne sarkisi lan o" deyince kalakaldim. Evet, yeni ogreniyordum hayatimda dinlemekten keyif aldigim sarkinin bir "tercihdasima" ait oldugunu. Ilk isim arastirmak oldu sarkinin gecmisini. Sonra neden bu sarkiya takildigimi ve icimde bastirmaya calistigim bir hemcinsimin yurek ozlemini...  Haliyle once inkar ettim, sonra dusundum, kendimi sorguladim gecelerce, begenilerimi tarttim... Anladim ki ben hemcinsinden hoslanan bir adamim. Mamafih, oyle bir ulkede yasiyoruz ki insanlarin degil geyim demesi, siyasi ya da dini goruslerini bile aciklamasi hayli guc. Bugun Anadolu'nun bir cok iline gidip "ben ateistim" deme cesaretini gosteren bir insan olmak ya da Ramazan ayinda kucuk bir Anadolu sehrinde herhangi bir restoranta gidip "yemek yemek" dahi hayli guctur.


Her ne kadar son yillarda "Gunes'i Gordum" ya da "Zenne" gibi filmler yapilsa da insanlar bir seyleri kabul edebilmis degiller maalesef. Bugun cinsel kimlik konusunu tartistiginiz en "humanist" insanlar cumlelerine " yani sey evet tabi onlar da insan ve saygiliyimdir her goruse, sonucta tercih meselesi " derken siz madem oyle "suan onlardan birisiyle konusuyorsun" dediginiz anda suratlarinin aldigi sekli az-cok bilirsiniz. Sahsen ben yasadim ve o gunden sonra ne zaman telefonuma bir mesaj gelse "biyik alti" gulumsemelere ya da bu minvalde hareketlere maruz kaldim.


Allah'tan belli bir sure sonra alisiyor Ademoglu her seye. En acisi da sanal ortamlarda dolasip kendisine "citir" arayan son derece homofobik olan "bickin abilerimizin" gunluk hayatta en cok "ibnemsi" sakalar yapan guruh olmasi... Bu "abilerimize" sorsaniz, size iki yumruk sallarlar, emin olun. "Ne diyon lan sen?" diye baslayan, akabinde icine maailenin girdigi "hummali bir sevisme" senaryosu yazarlar size. Kimisi bastirilmisligin verdigi hincla hircinlasirken bir de gercekten "mayasi bozuk" insanlar vardir. "Nefes alsa yeter" modunda. "Ne yapalim, hatunlar cok nazli oluyor, e bir de para istiyorlar; ama erkekler oyle degil. Belese veriyor hepsi.Sonra sen yoluna, ben yoluma." Aslinda, bu tip insanlara kizmak yerine onlara prim veren "tercihdas"larima kiziyorum ben. Her sey anal iliski degildir! Elbette cinsellik denilen olgu yadsinamaz ve belki de Freud'un dedigi gibi "butun durtulerimizin altinda yatan cinselliktir". Yalniz, bunu iki dakikalik "dogal ihtiyac" olarak gormek yerine uzun yillar sevdigimiz insanla yasamak cok daha degerli ve onurludur nezdimde.


Bunlarin yanisira, bir de toplum icinde hal ve hareketleriyle kendi ifsa eden insanlar vardir.Ya da bunu belli etmemek icin cirpinan tercihdaslarim. Bu insanlara yapilan yakistirmalari bilirsiniz " oglan, top, yuvarlak, tekerlek, canak, comlek, vs" uzar gider.. 


En acisi da "ibne" kelimesidir. Hic dusundunuz mu "ibne" ne demek? Kelimelere ayri duskunlugu olan biri olarak arastirdim. Arapca'da "kucuk kiz" anlamina geliyor. Yani "benim gibi" hisseden insanlara ithafen kullanilan bu kelimenin anlami aslinda ne kadar "masum ve temiz"...


Her daim "masum ve temiz" kalabilmek dilegiyle...


Not: Surc-i lisan ettiysek affola...


    

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Acemi adimlar..

Merhaba! Sesimi duyan var mi?

Teknolojiyle arasi "hic olmayan" bir adamim ben. Bir arkadasimdan bahsetmisti, merak ettim, blog sahibi oldum. Hayirlisi olsun diyelim...

Hani bir sehre ilk defa gidersiniz ve bakinirsiniz ya etrafiniza saskin gozlerle... Ayni ruh halindeyim suan... Insanin yazmak isteyip de bocaladigi ne cok konu varmis meger? Hayatim boyunca onlarca ajandayi mahvettim sirf gunluk tutacagim diye, ama pek basarili degilim sanirim... Insanlar nasil olur da bunu aliskanlik haline getirir, anlayamadim. "Sidika" diye bir dizi vardi ben cocukken, cok imrenirdim Sidika'ya, her gunun sonunda beylik sozler kurardi defterine.. Ben "o insanlardan" degilim maalesef...

Yazmak guzel seydir.. Kagida, duvara, avuc icine, cantanda buldugun fisin arkasina, yuregine.. Yeter ki anlamli olsun yazilanlar. Siyaset olsun, ask olsun, aci olsun, mutluluk olsun..Kisaca hayat olsun..Anlattigina anlam yukleyebilsin insanlar ya da kendi anlamlarini bulabilsinler...

Acemi adimlarla baslayip guzel bir maratonda devam edebilmek dilegiyle...