23 Nisan 2015 Perşembe

Kırık Beyaz...

     Öyle pür-i pak bir Ülke değiliz biz. Ne geçmişimize hayrımız dokunmuş ne de geleceğimize faydamız var. Dünya'nın büyük metropollerinden sonra ''tecavüz, cinayet, pedofili'' sıralamasını başka ülkelere kaptırmamak için iyi çaba sarfediyoruz. Akçe pakçe değiliz yani arkadaş, beyazına siyah çalınmış bir coğrafyayız....

     Çok güzel bir köşe yazısı okudum haberleri tararken, ilgilenenler için; http://t24.com.tr/yazarlar/nermin-yildirim/onlarin-da-bayrami-kutlu-olsun-mu,11742 ... 

     Kimsenin, hele de çocukların, sahte gülüşlerimize ihtiyaçları yok! Kaldı ki gülmeye de hakkımız olduğuna inanmıyorum. Bunca ölüm, haksızlık, riya kol gezerken...

     ''Kukla niyetine, ezberletilmiş, basma kalıp cümlelerle çalkalanan zamanlarda neyin saflığı?'' derler adama... Ar duygusunu kaybetmemiş olanın yüzü toprağa döner; umursamayanın keçeleşmiş sıfatında kekrem bir ifade, hayasızca yol alır..  

      Bu gerçeklik vuku bulurken kimse yalan duygularını dökmesin ortaya. İllaki dökülecekse bir şeyler, günahlarımızı, ayıplarımızı, ahlaksızlıklarımızı dökelim de bir nebze hafifleyelim yeni günahlar yüklenmek üzere...

      Kim bilir, belki de Ali'nin Hüseyin Abisi gibi, ayağımızda sallanan bir ip; kuğu olup yükseliriz semaya.... Masum diyarlara...





            

6 Nisan 2015 Pazartesi

Ucuz İnsan Pazarı

     Her gün benzine, enflasyona, dövize zam gelirken bu topraklarda ucuzlayan tek şey ''insan hayatı'' olmaya başladı, ne acı... Gün geçmiyor ki bir insanın bir yerlerde onursuzca ve haketmeyerek bu dünyadan yolunun ayrıldığını duymayalım...

     Mayasına ölüm fazla çalınmış bu coğrafyanın... Belki de tüm dünya aynı insafsız tatla çalkalanıyor. Yayık ayranında dibe çöken yoğurt birikintisi misali tam duruldu derken birileri bir yerlerden çıkıp biraz daha sallıyor kavanozu ve insanlık yalpalaya yalpalaya yok oluyor...

     Gencecik fidanlara yanarken, elinde kana bulanmış ekmeğiyle bedeni ruhundan hafif düşen bir ''çocuk'' edepsizce toprağa gark ediliyor. Senesi dolmadan, hayatının baharında bir genç kız uçkuruna boyun eğen haysiyetsizler yüzünden hayattan koparılıp alınıyor; geride annesinden ''keşke kurşuna dizselerdi, daha az canı yanardı'' şeklinde boğazda koca bir yumru bırakan şefkatin acıyı sarmalamaya çalıştığı bir cümle... Yetmiyor, faili meçhul (!!) bir cinayetle, biri adalete olan inancını yitirmiş Hukuk Fakültesi öğrencisi, iki genç ve balçığa bulanmış hukuksuzluğun içinde doğrunun savaşını vermeye çalışan bir savcı katlediliyor. Öyle bir hal aldık ki acı zirveye ulaştığında dil ve yürek lal kesilmiş durumda... O denli duyarsız hale getirildik...

     Hayatını aşk ve sevgiye adamış bir adamı daha yitirdik tüm bu ucuzluğun içinde... Yüreğinin payını da ilhamını da hayattan alan bir adam... Çocukluğumun, kıvırcık saçlı, elinde gitarı, yüzünden eksik olmayan gamzeli tebessümüyle aşk adamı Kayahan...

     Bu denli ucuza ölürken, hiç haketmediği, duruşunun temeli ''onuruyla'' vurulan Serkan Öğretmen'e yanıyoruz. Koltuğa sevdalı, haysiyet savaşında mağlup olmuş, insanlıktan nasibini almak yerine çalmış bir vali tarafından 1 hafta içerisinde yok edilen Serkan Öğretmen'e... Hayatla frekansı tutmayan, kendini insanlığa adamış, duruşunu ruhuyla sergileyen Serkan Öğretmen'e...

     Günlerdir gözüme uyku girmiyor. Hayatıyla ilgili detayları öğrendikçe biraz daha içim yanıyor. Sonra, kendisine atfedilen cümleleri duydukça öfkeme biraz daha yenik düşüyorum. '' Bu saç sakal ne? Sen ne biçim Öğretmensin? İnsanlar dışarıda görse dilenci diye para verirler.'' Bu kadar ucuz bir şekilde öz suyu çekildi Serkan Öğretmen'in...  Öğrencilerinin karşısında değersizleştirildikten sonra yemeden içmeden kesilen, yüzünde acı bir tebessümle aynı cümleyi tekrarlayarak son yolculuğuna çıkan bir Öğretmen: ''Öğrencilerimin karşısında demeseydi, iyiydi''...

     Akabinde yapılan açıklamaların özrü kabahatinden büyük:  ''Böyle değerli bir Öğretmenimizi kaybettiğim için üzgünüm.'' Çok haklı, Öğretmen'in değerini biçme yetkisi kendisine verilmişti çünkü!!! Yönetim şekli olarak da yönetilme hakkı bize verilmiş durumda; istenmediğin günlerdir binler tarafından söyleniyor, ama sen koltuğunu terk edemeyecek kadar kifayetsizsin vali bey!!

     Daha da acısı, bunca olup bitene karşı, bizim oraların deyimiyle ''mahalle yanarken orospu saçını tararmış'' edasıyla tek bir açıklama gelmiyor ilgili merciilerden. Bu denli ucuzladı çünkü insanlık... Bu denli yok sayılıyor...

     Böylesi ucuz bir hayattan kurtulduğun için mutluyum Öğretmenim; tek hazmedemediğim: Kapanışı sana bırakmayan, Serkan'ca nokta koymana izin vermeyen, onuruna kara çalmaya çalışan insanlık... Sana yakışan şekliyle, hayatını adadığın tüm değerlerin verdiği mutlulukla uyu Öğretmenim; bize düşen acın, genzimizi de yaksa...

Şimdi sen gidiyorsun ya;

''Geride, masa üstünde boynu bükük
Kaldı kağıt kalem...''