27 Mayıs 2013 Pazartesi

Bir soğuk yel eser...

    Gunlerdir "ne oldu sana?" sorulariyla yasiyorum. "Nedir bu mutsuzlugun sebebi, yetmedi mi artik surat asman!"... En cok da annemin uzulmesine uzuluyorum, birbirimizi onca yaralayip yine de vazgecemeyen sizofrenik bagimiz beni daha derin dehlizlere surukluyor..

    Artik susamayip, "ne mi oluyor?" diye anlatmaya basladigimda insanlarin tahammul edemediklerinin farkindayim. Ne mi oluyor: Icimdeki insan her gun biraz daha yok oluyor. Hissizlesen, vurdumduymaz, karamsar, icine kapanik bir beden oluyor. Yavas yavas yok oluyor, ruhunu kizgin yagda eritiyor...

   Icine insanlik biraz daha fazla kacanlar, digerlerinden daha cabuk yok oluyor bu Dunya'da! Ruhunuzda ezilenler grubunun uyeleri demirbas olarak yer aliyorsa, yanmadan duramiyorsunuz. Dedeniz yasindaki insan copten ekmek toplarken, Nijerya'da bir cocuk plastik siseyi ayakkabi yaparken, Myanmar'da inanci icin kisiler katledilirken, Bosna'da insanlar medeniyetin icinde "medeniyetsizce" yok edilirken, Maras'ta, Dersim (Tunceli)'de inanca saygisizlik yapilirken, bas ortusu Din'in degil gelecegin sembolu olmaya calisirken, Madimak'ta kan duvardan sizarken duramiyorsunuz yanmadan.

   Ne mi bu mutsuzlugum? Her daim regl olan bir ruhum var. Ne aybasi ne de sonu olan.. Ince ince kanayan, sizisi hic bitmeyen... Anlamsiz korkularim, gelecege gomdugum olu duslerim... Yarali insanlari dusundukce tuz bastigim kuytu yaralarim..

   Etrafimdaki insanlari dusunmeden edemiyorsam, algilarim hassasiyet odakliysa bu mu benim sucum? Hani "cocuklugumuza iner" psikologlar. Ben hep kacmak isterim oysa. Hayati hastane koselerinde acaba ne zaman kaybedecegim yakinlarimi korkusuyla gecmis bir cocukluk... O yuzden gitmem hastaneye, bana olumun aci kahkalar atan yuzunu hatirlatir. Belki de sifa dagitmak istememin sebebi budur: yakinlarimi hastanede degil, yasamda saglikli tutabilmek.

   Hergun biraz daha "isyan ediyorum" hayata. Degerlerime balyoz vurdukca son cirpinislarini gosteren marti misali kanatlarimla tokatliyorum yasami. Karinca'nin Fil'e savas ilani benimki ya da kopek baliklarinin arasinda yasam mucadelesi vermeye calisan fog baliginin sessizce yenilgiyi kabullenisi... 

    Yasadiklarimi idam masasina cikan mahkumun, celladinin gozlerinde merhamet aramasina benzetiyorum. Oylesine uzak ve acimasiz... 

     Ne guzel diyor Ahmet Kaya; 

"Bir soğuk yel eser, üşür ölüm, ölüm bile..."



   

 

 

21 Mayıs 2013 Salı

Calkantilar

Gunlerdir yazayim, kalsin, devam edeyim derken uc noktali bir ruh halinden ancak siyrilip kendimi toparlayabildim. Toparlayabildim mi orasi da muamma; ama en azindan cabaliyorum.

Oyle zamanlar oluyor ki en beylik cumlelere ev sahipligi ederken, ters yuz olup kendimi ifade etme konusunda hilkat garibesinden farkim olmuyor. Hani bir nokta olur ve bilinc birden acilir, ilham kaynaginiz caglar ve tutamazsiniz duygularinizi, davranirsiniz kaleme, hah iste o noktaya ulasamamak; haliyle kelama saygisizlik etmemek adina susmak gerektigine inaniyorum.

Yorungesinden sasmadan sema yapan Dervis monotonlugunda akiyor zaman. Her gun rutin olaylar silsilesi... Hayatima anlam katan en buyuk sey, icinden cikamadigim anlamsizlik sanirim. Bakmaktan degil de gormekten yoruldum artik blog. Asagi-yukari ayni seyleri tekrarliyorum bozuk plak misali; ama insanin nirengi noktasini olusturan duygu her an volkan misali patlar da kizgin lav olup yuregini yakarsa bedeninden dokulen aci da hep ayni dilde oluyor maalesef.

Masumiyetimi kaybetmekten korkuyorum. Deli sacmasi bir duzende her yanimiz haksizlikla oruluyken, neyin kavgasini vermeye calistigimi merak ediyorum. Cocuklara bakiyorum, yuzlerindeki masumiyette teselli bulmak adina. Her daim cenin pozisyonunda kalmis dusuncelere siginmak istiyorum, en icten ve yalansiz... Yorulmaktan yoruldum, anliyor musun? Yormadan ve yorulmadan devam etmek istiyorum, en azindan belli bir sure.

Bastirilmislik ve yalitilmislik kucuk mekanlarda daha cok agirlik yapiyor insana. Sanirim siyahin onlarca tonu var hayatta ve en koyularindan bir demet ruhuma calinmis durumda. Dusuncelerim ne zaman ortaya ciksa ardinda gumrah siyah bir bulut silsilesi...

Cok guzel bir laf etti gecen arkadasim, yine ben elimde sigara dalmis uzaklara giderken: "Huzur, ruhuna aci cektirmeyi birak artik" diye. " O kadar mi aciz gorunuyorum?" der gibi baktim ona. Cevabi evetti aslinda. O kadar bicare duruyor tarifsiz acilar, nereye koyacagini bilemedigin degerli bir esyani saklamak isterken debelenirsin ya dolap arkasi, hali alti, masa cekmecesi.. Tarifsiz acilari da saklayamadigin zaman birakirsin usulca gozlerine, aci aci siritirlar sonra...

Kendi karmasamda debeleniyorum anlayacagin. Icimdeki anlamsizlik disima da yansiyor. Kelama degil, ezgiye teslim ediyorum satirlari...