25 Haziran 2012 Pazartesi

Neden?

Hayatimda belki de hicbir sozcuk beni "neden?" sorusu kadar yormamistir. Surekli detay, olaylarin altinda yatan sebepler, sorgulama, sorgulama, sorgulama...

Bir acidan da sansli hissediyorum kendimi. Neden sorusunu sormak her baba yigidin harci degildir cunku. Kafa yormak gerektirir, dusunmek gerektirir, bir beynin oldugunu ve kullanman gerektigini hatirlatir sana "Neden?" sorusu... En amiyane tabiriyle "got ister" "neden? "demek. Cogu insan sorgulayacak kadar cesur degildir cunku. Kolayina kacmaya o kadar alismistir ki gerek duymaz, daha dogrusu duymak istemez, "neden?" demeye... 

Rahatsiz eder insani "neden?" demek. Yolunda gitmeyen bir seyleri gozune gozune sokar bu soru kelimesi. Sikinti canlari calar zihninde ve baslarsin haldir haldir dusunmeye, sorgulamaya...

Bir bakis, bir sozcuk, bazen bir durus gunlerce sorgulatir sana kavramlari. Gunler yetmez aylar kosar imdadina; yetmez yillar eslik eder sana. Sen bir arpa boyu yol alamazsin; ama sorgulamaktan da vazgecemezsin....

Oyle anlar geliyor ki hayatimdan bu soruyu atmak istiyorum. Fazla yordugunu hissediyorum beni. Kavramlari irdeleye irdeleye bunaliyorum belli bir sure sonra. 

Geciyorum kavramlari hayattaki iliskilerime bakiyorum: kardes olarak, evlat olarak, sevgili olarak. Insanlar surekli konusuyor, istekte bulunuyor, sikayet ediyor; ama sorgulama yok. Sadece lafazanlik! Oyle zamanlar oluyor ki " Neden ayni dili konusup farkli anlamlar cikartiyoruz?" demek zorunda kaliyorum. Her dusunceye, hal ve harekete o kadar acilim getirmeye calisirken sira ayni isi karsimdaki kisilerin yapmasina gelince karsilastigim tek sey "NEDEN SUCLAMA" oluyor?

Anlasilmasi cok zor biri oldugumu dusunmuyorum; ama anlatmakta zorlandigimin farkindayim. Huzur istiyorum artik. Cumle kurdugumda anlasilmak. Sorgulamadan yasamak...

Yine nevrotik bulutlar kaplamaya basladi beni blog, farkindayim. "Nedenlerin cunkulerine kavustugu bir dunya dilegiyle"... 

17 Haziran 2012 Pazar

Hangi "BABA" ?

Kapital duzenin bir gunuydu bugun. "Baba"lar gunu.. Belki de haklilar, babalara da bir gun ayirmak lazim. Gercekten "Baba" olanlara ayirmak gerek bu gunu, iskele "baba"si olanlara degil.

Su yasima kadar nefret ettigim insan sayisi cok fazla olmadi; ama nefret ettiklerimi affettigim de hic olmadi, BABAm GIBI!

Bunlari yuzune soyleyebilmek cok isterdim biliyor musun benim Dunya'ya gelmeme vesile olan adam. Hani bir gun demistin ya bana "Ben senin sadece biyolojik babanim" diye. En sevdigim cumlendir bu, bana kurdugun. Haklisin, sen biyolojik bagdan oteye gecemedin benim icin. Hicbir derdimi paylasmadim mesela ben seninle. Kendimi kotu hissettigimde yanina hic gelmedim. Kucukken dizine yatip hic uyumadim, hatta sen bana vurdugunda dahi gozyaslarimi sikar, yatagimda aglardim sirf sen beni ezmis olmanin zaferini kutlayama diye.  

Guvendigini, yanimda oldugunu, varligini hic hissettirmedin. Soyler misin hangi babaligini kutlayacagim senin? Beni asagiladigin, yok saydigin, utandigini ve igrendigini soyledigin babaligini mi? Yatagimda gunlerce nefes alamadan kivranirken (ki buna sebep olan senken) bir kere bile gelip "nasil oldun?" dememeni mi? Ya da Universite'yi kazanip "SENIN ISTEDIGIN" sehirde okumaya giderken otobuse binmeden once bana " Zaten adam akilli bir yeri kazanamadin, simdi siktir ol git!" demeni mi?

Bunlari bana yasatmana uzulmuyorum artik. Hatta, tesekkur ederim bana dusunmeyi ogrettigin icin. Insan olmayi icime kazidigin icin. Butun yozlugunla beni hedef alirken yaptiklarin karsisinda anlayisli, dusunceli, ince fikirli bir bunye olmami sagladigin icin. Tesekkur ederim karamsarligin icinde yuvarlanmama sebep oldugun icin. Tesekkur ederim cocuk olmadan buyuk olmami sagladigin icin. Tesekkur ederim asil paylasimin ne demek oldugunu baska cevrelerde ogrenmemi sagladigin icin. Tesekkur ederim "baba" olmanin "10 dakikalik bir zevk ugruna bir rahmi dollemek" anlamina gelmedigini ogrettigin icin. Yasamama imkan vermedigin mutluluk kavrami da dahil olmak uzere butun anlamlari dibine kadar sorgulamama sebep oldugun icin.

Tekrar soyluyorum: Babalar gunun kutlu OLMASIN!

9 Haziran 2012 Cumartesi

Kan damlayan bir hikaye: Lalê






-Buradayım. Sesimi duyabiliyor musunuz?

Yüzümden akan o şeyin ıslaklığını hissedebiliyorum. Bir duvara sol omzumla yaslanıyorum, duvar soğuk ve kımıldarsam etimi kesecekmiş gibi…

Sanırım hâlâ 19 yaşındayım. Bilgisayar oyunlarında kurulan labirentlere benzeyen bir koridorun, ışığı görmeyen gözündeyim.

-         Beni duyabiliyor musunuz? 

Bir astım hastası için oldukça havasız bir yerdeyim. Avucumun içindeki sprey bitene kadar halen yaşama şansım var. Tüm ağrılarıma rağmen, yalnızca nefes alıp verebilmem buna olanak sağlayacak biliyorum. Ölümü hissetmek korkunç bir şey, üvey ablamın babamın annemi nasıl aldattığını anlatışı gibi, evet onun gibi…

***
Dört kişiydiler. Biri sürekli telefonla konuşuyordu. Biri, kazağımın üstünde bir tas çorba içiyordu. Diğer iki kişi babama benziyordu.

 O ana kadar bu tarz sahneleri hep filmlerde görmüştüm. Ve hâlâ 19 yaşındaydım. Çocuktum daha…

-         Ben, sevişmeye zorlandım. Saçlarımı üzerine basarak kestiler. Dudaklarımı patlattılar. Gözlerinde, gözlerimdeki masumiyeti öldürmeye çalışan bir şeytan uyanmıştı.
Hiç bağırmadım.
“Anne” dedim yalnızca…

Okula gitmek için kullandığım servisi haftanın üç günü kaçırmak gibi olacaktı içimdeki endişe, sonra o gelecekti, kurtulacaktım. Gözlerimdeki yaşlar, boynuma süzülürken gülümsedim.
Annem, gelecekti çünkü.
“Her şey geçti” diyecekti.
***

Dizlerime kaynar su döktüler. Gülerken daha da çirkinleşiyorlardı. Yüzlerinde nefreti, penisimle dalga geçmenin onlara verdiği hazzı görüyordum
“Sen nasıl bir kadınsın? Hani ..ın? Diyorlardı.


Bir keresinde küfür etmiştim. Babamla Eminönü’nde, Gülhane Parkındaydık. Övgü almıştım ondan. Erkek adam dediğin, kızdığında yere tükürmeli ve gerekirse küfür etmeliydi(!) O gün; bir bardak yayık ayranı, erkek olmamın şerefine(!) ısmarlamıştı bana ve ben küfürlü dudaklarımla içmiştim.

***
Bugün o ayranın aynısını, öyle adamlar döktü saçlarıma ve bana tecavüz ettiler. Utanmıyorlardı.
Babamın dediği gibi erkek adamlardı(!)

***

Adım Lalê. Babasının kabullenemediği, üvey ablamdan ayrı gördüğü kızı Lalê. Transeksüel Lalê…
-          Şimdi buradayım. Sesimi duyabiliyor musunuz?
Sanırım, hâlâ 19 yaşındayım ve üşüyorum. Karnım aç. Parmaklarım; hissedemeyeceğim kadar kırıklarla dolu. Üzerimde hiçbir şey yok ve görebildiğim vücudumdan sızan kanın, yerde anlamsız şekiller çizdiği…


 Balat’ın Atik Mustafa Paşa mahallesine diğer mahallelerden daha çok yağmur düşüyor sanki. İlk erkek arkadaşım ( o bundan habersiz) bak! Diyor, yerde minik minik göller var. Sular nereye akıyor?
O sorunca yangın oluyor kalbim. O sorunca, bir bulut düşüyor saçlarıma.
Uzağa diyorum.  Henüz 8 yaşındayım.
***

98 yılından sonraki yağmurları hiç birlikte göremedik. Ben annemin yanına Beyazıt’a taşındım. O, mahallemizde kaldı. Hiç söyleyemedi bana. Yanlış anlaşılmaktan korktu. Sonra ibne derlerdi ona. Ama nasıl sevdiysek birbirimizi öyle kaldık. O Atik Mustafa Paşa mahallesinde …


Bugün sesimi duyamasanız da ben katillerin beni bıraktığı şu yerde, onların elinden ölmüş olmayacağım. Sırf bunun için bile dayanabilirim.
Sprey biteli saatler oluyor.
Terlemeye başladım. Sırtımdaki kesik ağrısı boynuma kadar uzanıyor. Terlemeyi astım krizine bağlamak bile güzel…

-         Nefes alış- verişimi duyabiliyor musunuz?
….



Bir çiçek duruyordu orda, bir yerde,
Bir yanlışı, düzeltircesine açmış…
CEMAL SÜREYA

Lirik Hezeyanlar...

Hayat gercekten zor musun, yoksa biz Ademoglu seni zorlastirmak icin elimizden geleni yapiyor muyuz, inan anlam veremiyorum.


Cocuklugumdan beri manik bir adamim, kabul ediyorum. En abartili kahkahalarima dahi gozyasi ilistirebiliyorum, amenna.Mamafih, biraz gozlem yaptigimda neden umutsuzluk goruyorum etrafimda? Bir ben miyim diyorum bu kadar mutsuzluk ve umutsuzluk yuklu olan?


Dise dokunan bir mutlulugum yok diye avaz avaz susuyorum daha ne olsun? En buyuk tepki "tepkisiz kalmakti" hani? Ogretilerimize bakiyorum "duvar or, yok say, gormezlikten gel, 3 maymun ol" seklindeydi. Yapiyorum hepsini bir bir. Seni gormuyorum hayat, seni umursamiyorum, 3 maymunu oynuyorum. "Acimiyor canim, kalbimi kiramadin, mutsuzlugunu ve umutsuzlugunu yuklemeyemedin bana" diyorum, aksini doruklarda hissetsem de. Degisen ne? Hala huzun kiriklari icimi acitiyor...


En cok bizi bize dusurmene sinir oluyorum hayat. Bir adim atmayi dusundugum, konusmaktan keyif aldigim insanlari elimden cekip almana o kadar ofkeliyim ki seni bogmak istiyorum. Sucu sana yukleyerek isin icinden siyrilmaya mi calisiyorum, bilemem; ama hep aynisini yapiyorsun bana. Kalbim ne zaman "kan pompalamaktan" cikip ayni zaman da "mutluluk da yaymaya" baslasa bir koseden cikip engel koyuyorsun onune. 


Ya da insanlar gercekten kotu ve sen benim gibi "duygusal moron" insanlara yardimci olmaya calisiyorsun gercekleri gormemiz icin. Gozumuze gozumuze sokuyorsun,"anla artik aptal mahluk, yok duygu, paylasim, sevgi vs." diye... 


Kalbim yillardir yarali benim biliyorsun; ama ayni aciyi ikinci kez yasamak cok koydu be hayat. Kili kirk yarip her kelimeden makale dolusu anlamlar cikartip elimde, bos bir havan icinde, kaldi yuregim. Neden anlam yukledigimiz insanlar lugatlarindan ilk bizleri cikartir? Neden kalbimizi acip mert bir sekilde "iyi ki varsin" dedigimiz de aldigimiz cevap "yok ol" seklinde ya da bu minvalde olur?


"Doga Kanunu" dedigimiz olgu her kaldirim tasinin altindan cikmak zorunda mi? Ikinci kez yuregim isinmisti be hayat, ikinci kez kalbim bunca huznun arasinda elinde dumen mutluluga yelken acmisti. Haklisin bu da bir "dumen"mis... Neden bu kadar ince dusunen bir insan olarak sectin beni? Ya da neden butun "detaylari" bana yukledin, kendin bu kadar "yoz"ken? Her seferinde "dehlizlerine kapan" diyorsun bana! Gulumsemek yerine icten gulmek benim de hakkim olmali. Tamam yokus cikmadan manzaranin keyfini suremeyecegimi ben de biliyorum; ama neden guzel bir patika yerine her seferinde "yalcin kayaliklardan" yuvarlanmak zorunda kalbim?


Anlayisli, mantikli, saygili, hosgorulu olmak istemiyorum artik hayat! Odun olmak istiyorum ben de. Senin gibi, onun gibi... Seni iki kelimeyle ozetleyen felsefeyi, "koyan makbuldur", ben de icsellestirmek istiyorum. Kalbimi yuzustu birakan insanlari ben de birakip gitmek istiyorum, olmuyor olmuyor olmuyor... "Ben insanim!" dedigim surece yapamayacagimi biliyorum. Bunu sen de bildigin icin hep belalti vurmak zorunda misin?


Sevdigimin gozundeki beni gormek istiyorum ben de. Elimi simsiki tuttugunda "sen benimsin" duygusunu hissetmek istiyorum. Dokunusunda, bakisinda, gulusunde o "sahiplenmeyi" gormek istiyorum artik. Ayni yatagi paylasan iki farkli beden olmak degil, yek vucut olmak istiyorum. Sabah omzuma dokunacak bir buseye tebessum etmek istiyorum. Elimi sakaklarinda gezdirip kalbinin ustune koydugumda yakaladigim ritmin hayatimdaki en guzel beste olmasini istiyorum. Yoklukta ekmegimi paylastigim insanin sevdigim adam olmasini istiyorum. 


Ne mal-mulk, ne para-pul, ne etiket, marka ya da kapital carkin zavalli kurbani olmus bir beden istiyorum senden hayat. Ne kas yaparken kendini abartip beynini de "kas"tiran bir adam... Deger yargilarimizin "biz" noktasinda birlestigi bir yurek... Bedene degil yurege baglanmak. Sozde degil, ozde; aski, sevgiyi ya da paylasim adina bu duygunun adi her neyse bunu hissedebilecegimiz bir "biz" olmak.. 


Dur dur sen soyleme, ben anladim. Haklisin beni guzel anlatiyor bu sarki: " buyu de baban sana acilar alacak, yokluklar alacak..."


Yapma artik bunu! Hep bilmedigim yerden soruyorsun sorulari hayat, cevaplarini sen bile verememisken...

5 Haziran 2012 Salı

INSAN OLMAK

Ne anlatsam bos simdi... Neye yansam yavan..Hangi duygunun elinden tutsam, boslugu sariyor gibiyim.. 


Kizgin ve kirginim insanliga..Bunca olan bitene tepkisiz kaldigi icin. Duygularin icini bosalttigi icin. Varliginin anlamini yoklamadigi icin. En cok da DUSUNMEDIGI icin... Genclige bakiyorum bir genc olarak, belki cok megolamanca olacak, ama; kendimi sansli hissediyorum. Onun icin, bunun icin, yukarida saydiklarim icin.DUSUNDUGUM icin... DUSUNMEYI SEVDIGIM icin. Belki yoruluyorum, yipraniyorum hatta hirpalaniyorum; ama yilmiyorum, o da bana yetiyor... 


Daha Polyannaci yaklasmak istiyorum bazen. "Belki de kotuyu gormek istemedikleri icin kaciyorlar dusunmekten" diyorum. Hayat zaten basli basina adaletsiz, neyini sorgulayacaklar? Hadi sorguladilar diyelim hangi cikarimdan keyif alacaklar? Burdan sukursuz ya da memnuniyetsiz olarak algilanmak istemiyorum. Sadece, insanlarin sukretmeleri icin insanca yasamalari gerekir. Memnun olabilmeleri icin zitti kavramin var olmamasi onceliktir.


Dogrular ve tercihler subjektiftir, hemfikirim bu konuda; ama gel gelelim INSANLIK ise mevzu bahis orda bir durmak gerek! Ben demeden "BIZ" diyebiliyorsa insandir o mahluk. Paylasabiliyorsa, hissedebiliyorsa, yaniyorsa cani gozu yasli sokak cocuklarini gordugunde ya da yasamak icin copu karistiran insanlara baktiginda yuregine ok saplaniyorsa insandir. 


Yormadan seviyorsa karsisindakini ve cikar amaci yoksa, kagit parcalarina hayatin mihenk tasi olarak bakmiyorsa, aski bacak arasinda degil, yurek arasinda yasiyorsa, mutlulugun her cografyada ayni lugata sahip oldugunu farkedebiliyorsa, aslinda aglamanin en asikar "insanlik belirtisi" oldugunu kabul ettirmisse kendine gecici mutluluklara kole olmak yerine INSANDIR iste o zaman. Butun damarlarinda, hucrelerinde insanlik vardir o bunyenin... Soludugu havayi paylasim olarak birakir Dunya'ya. Hakikatlidir, yureklidir, duyarlidir...


Yine derinlere daldin huzur..Farkindayim huzurun kacti yine..Kacti da gelmedi degil mi kopoglu... 


Belki cok alakasiz gorunecek; ama bu yaziyi okuma inceligi gosteren insanlardan bir ricam olacak "9 Haziran'da Ankara'da AYOP(Atamasi Yapilmayan Ogretmenler Platformu) haklari adina, magdur Ogretmenler adina, en onemlisi ADALET adina eylem yapacak. Yakininizda, akrabalarinizda, es dostlarinizin arasinda bu dertle dertlenen insanlar varsa haber verirseniz minnettar olurum. Bu arada sizi de bekleriz. 


Insanlik, mutluluk, huzur ile...

2 Haziran 2012 Cumartesi

Oy Havar...

Kendimi bildim bileli Ozgun Muzik-Turku arasi gidip gelen bir adamim. Bilmem nedendir sindirilmis bir karamsarlik vardir uzerimde her daim. En canli kahkaha attigim anlarda bile yuregimin bir yarisi akitir goz yaslarini ince ince...


Hep acir yuregim, yanar icim, sozler yetmez bazen, iki damla yas kosar imdadima... Keske ile baslayan cumleler kurmaktan ozellikle kacinirim; ama oyle anlarim vardir ki "keske"lerden ibaret... Yildim artik! Ruhum da bedenim de hayata ve insanliga dair savasmaktan usandi! Imdat cigligi atiyorlar her daim. Omrumun bahari denebilecek yasta her daim guz yasamak agir geliyor...


Telkin cumleleri kuruyorum her daim; "Afrika'dan basliyorum, Asya'da Hirosima'ya takiliyorum, Amerika'da Siyahilere yapilanlara ceviriyorum yuzumu, Avrupa'da Srebrenitsa'ya birakiyorum gozyaslarimi, Ulkemde Maras, Madimak, Tunceli, Elazig katliamlari dagliyor yuregimi..Kes artik! Su yasananlarin hangi birinde vardin da acitiyorsun ruhunu" diyorum. Yitirilmislere uzulecegine, baharin gelisine sevin! Dostlarina, henuz adini koyamadigin bir iliskinin tohumlarina, sallantida olan sagligina, bakis acina, farkli dusuncelerine, insanlik mucadelene, hak arayisina...Uzayip gidiyor listem. 


"Hani benim sevincim anne?" diyorum. Ses yok. "Anne orda misin? Anne ben cok mutsuzum, sevincim sende mi?" "Anne korkuyorum, ruhum usuyor, canim yaniyor yasadiklarima, beni sarar misin? Hani eskiden ben yastigimi alip gelirdim yanina, salla diye bakardim en masum halimle.. Dizlerin agrirdi da kalk diyemezdin. Yine sallasana beni anne...Uyut; ama uyandirma olur mu? Hicbir sey beklemeden sevmeni ozledim anne. Beni ben oldugum icin kabul etmeni... En kotu kavgalarimizdan sonra bile gece gelip ustumu ortmeni ozledim anne. Hayat senin gibi davranmiyor biliyor musun? Kotuluklerin ustunu ortmek yerine yuzume yuzume vuruyor. Hep kavga ediyoruz onunla; ama bir turlu barismaya yanasmiyor. Elimi uzatiyorum 'Hadi gel, bitsin bu adaletsizlik' diyorum. Elimi yakarcasina acitiyor.Sonra da yuregime aci basiyor. Istemiyorum anne, hayatla konusmak istemiyorum. Sonsuza dek benden uzak dursun. Ne zaman bana gulumsese dayanamiyorum hemen umutlarimi aciyorum ona; ama o hep belalti vuruyor. Anne biliyor musun beni aldirmak icin Doktor'dan dondugunu ogrendigim gun icimden bir seyler akip gitmisti. Daha baslarken 'yok' olmustum aslinda ben varlik icinde. Soylemedin bana hicbir zaman; ama ben hergun icimde hissettim bunu. Isteksizce soludum hayati. O da bildigi icin yanasmadi 'bahar' gostermeye bana. Hani diyorsun ya '40 cocukla magaraya mi kapandin oglum, nedir bu umutsuzluk?diye. Simdi anliyorum ki ben dogdugum andan itibaren hayata kapandim anne"...


Son olarak, bu aralar beni ifade ettigine inandigim sarkiyi paylasmak istiyorum: "Huzun sardi dort yanimi. Tez usandim bu canimdan.. (Havar-Ilkay AKKAYA)... "



1 Haziran 2012 Cuma

"Size" sahip "SESLENIYORUM"

Her ne kadar bakmaktan ote gormekten yorulsam da tepkisiz kalamiyorum yasananlara.


Biz nasil bu hale geldik? "Insan" kelimesini icsellestirebilen kac kisi kaldik su Dunya'da? N'asil olur da bir TBMM Insan Haklari Komisyonu Baskani cikip: "Devlet o cocuga bakar!" diyebiliyor. Cumledeki otekilestirmeyi gorebiliyorsunuz degil mi? "o cocuk"..Hatta biraz daha acalim mi? "o.cocuk"... dit dit mesaj alindi degil mi? 


Isin daha trajikomik yani ise "Bosnali Kadinlar cocuklarini aldirdi mi?" diye bir savunma yapilmasi... Hayatinizda kac tane Bosnali kadinla konustunuz acaba? Kac tane gazeteci yolladiniz Tecavuz Kamplarina ya da Srebrenitsa Katliami sonrasi Psikiyatri Kliniklerinden kac tanesini ziyaret ettiniz? Icinde kocaman bir bosluk yaratilan, kendinden igrendirilen o kadinlara gizliden dusuk yapmalarini saglayan ilac verildigini kaciniz biliyor; ya da kamplardaki kadinlarin kendi cabalariyla dusuk yaptigindan ne kadar haberdarsiniz?


Hic mu dusunmezsiniz kafasinda "pic" imgesiyle Dunya'ya getirecegi cocuga bir annenin ne kadar sevgi verebilecegini? Ilaveten, sevgisiz, dislanmis ve bir "pic" olarak buyuyen "o.cocugun" ileride daha buyuk bir tecavuzcu olabilme ihtimali hic mi gelmez akliniza? Din, din, din diyorsunuz da sormak istiyorum hic mi bilmezsiniz: "ZARURETLER GUNAHLARI MUBAH KILAR" ayetini...


Hadi onu da gecelim, farzedelim (Allah korusun) yarin bir gun esiniz, kiziniz ya da kardesiniz tecavuze ugradi, tepkiniz ne olacak? Kisi karinizsa "Olsun hayatim, her sey Allah'tan, kurtaj gunah biliyorsun.Ben babalik yaparim ona" mi diyeceksiniz? 


"Bana dokunmayan bin yasasin!" mantigiyla gittiginiz surece bugun "o.cocuklara" gelen kurtaj yasagi yarin kim bilir hangi dusunceleri yerlestirmek icin gelecek...