İç sesimden hayır gelmez oldu. Akıl danışacak, uzun uzun konuşacak civarda bir yakını olmayınca insanın arpacık kumrusu gibi düşünüyor. Sadece yoruldum artık diyebiliyorum. İnsana has duygulardan ne zaman bu kadar çabuk vazgeçtik biz ya da vazgeçebiliyoruz? Kalp kırmak, can yakmak ne zaman bu kadar kolay oldu? Anlamlandıramıyorum yaşananları.. İnsanları kırmamak için onca çaba sarf ederken neden sivri oklara maruz kalıyorum?
Doğru yer, doğru zaman, doğru insan üçlemesi hiç mi kesişmez bir insanın hayatında? Saf-i karabulut olmalı yani yaşananlar, öyle mi? '' Olumlu bak Huzur, olumlu bak!'' derken yörüngemi şaşırdım. Nereye bakacağımı bilmiyorum. Elimi eteğimi çekmeli miyim her şeyden? Bunlar Yaratıcı'nın bir mesajı mı bana'ya kadar vardırdım olayı.
Din olgusu apayrı bir yerde hayatımda ve temelinde, nacizhane, ''iyi insan olmak'' yatar. O vakit yeterince iyi değilim diyorum. Bilmiyorum blog, düşünme aşığı bir insan olan ben sıtkım sıyrıldı. Kendimi ''Sıdıka'' gibi hissediyorum: Gece yarısı özlü sözlerin, zorunlu-gönüllü bekçisi...
Bahar mıdır böyle düşündüren yoksa hayat mıdır bahara kesif bir umutsuzluk yükleyen, çıkaramadım. Umarım, mutluluk adına yoğunlaşır tüm görüşlerim/iz...