6 Eylül 2012 Perşembe

Hüznün Gölgesinde...

Yorgunum... Günlerdir hissettiğim tek şey yorgunluk... Elim kalkmıyor ki bir şeyler karalayayım. İçim almıyor hayat seni. Birbirimize katlanamadığımıza göre neden noktalamıyoruz ki bu birlikteliği. '' SİKTİR GİT!'' diyorum sana; ama o kadar yüzsüzsün ki  yapışıp kaldın bana...

Sanırım hayatımda hiç ağlamadığım kadar ağlaıyorum son bir haftadır. Bir noktaya dalıp gittiğimde yanaklarımda o ince sızıyı hissediyorum. Müzik dinlerken, yolda yürürken hatta araba kullanırken. Ağlamak acizliktir benim için, hele ki yanımda birileri varken. O zaman gavurluğum hepten tutar sıkarım kendimi iyice, ama o kadar laşkalaşmış ki sinirlerim sürekli sulu sulu izliyorum yaşamı...

Sindirilmiş bir umutsuzluk ve inançsızlık var bedenimin her zerresinde. İnsanlar acıyarak bakıyor suratıma ''vah vah, yazık ne olmuş bu çocuğa..'' Gidip elimin tersiyle yapıştırasım geliyor o insanlara, hıncımı alabilecekmişim gibi. Şunu farkettim: İnsanın içi ne kadar yanıyorsa, dışarıya da o kadar harlıyor. Ateşini söndürebilecekmiş gibi...

Bir tane oğlum var benim, sahilde mendil satıyor. O kadar efendi ki yanında yürüyüp yapışkanlık yapan çocuklar gibi değil. O yüzden seviyorum onu. Gelir ''bugün mendil alacak mısın abi?'' der, ''bozuğum yok oğlum'' dediğimde ''canın sağolsun abim'' der ve gider. Ya da para üstü vermeye çalışır insanlara. Sanki hayat bir şeyleri fazla fazla vermiş de ona üstü kalsın der gibi.. 

Yüzüne biri tokat atmış geçen gün 5 parmak iz vardı. Yanıma gelince sordum ''top oynarken yanlışlıkla bir amcaya gitti de top, o da vurdu'' dedi. ''Yapılır mı bu benim oğluma'' dedim içimden. Sohbet ettik biraz ''doğru söyle yavrum sen mi satıyorsun yoksa baban mı satmanızı istiyor?'' diye sordum ''Yok abi harçlık yapıyorum okul için'' dedi. ''Çocuklar kantine inip çikolata yerken benim de canım çekiyor, babam 2tl veriyor bana günlük, yetmiyor'' diye anlattı. Hem dinledim hem ağladım o söylerken. 

Hiç çikolata şeker gibi isteklerimin olmadığını ya da olduysa da hatırlamadığımı farkettim. Hiç harçlık almadım ben okul hayatım boyunca. Nefret ettiğim için o adamdan parasını da istemezdim. Evden ekmek arası götürürdüm sürekli, gocunmazdım da. Annemin hazırladığı ne varsa zehir olsa lezzetliydi benim için.

Konuştuktan sonra mendil satan oğlumla eve geldim. Gecenin kör saati balkonda elimde sigara, gözümde yaş yıldızlara bakıyordum ''Allahım dedim, 1 trilyon para çıksa bana bir yerlerden. 2 tane apartman satın alıp bulabildiğim tüm kimsesizleri içine doldursam, yemekler yapsam onlara, hediyeler olsam, gözlerindeki mutluluğu görsem...1 günlük de olsa hayatlarında hoş bir anı olsa...''

Ahtım var, yanlışlıkla bir iş sahibi olursam çocuk okutmak istiyorum. Elimden gelse de Nijerya, Çad, Myanmar gibi ülkelere gidip o insanlara yardım etsem. Ne yaptığımın hiç önemi yok, yeter ki yardım etmiş olayım. Ne para ne de çıkar bekliyorum. Sadece mutlu olduklarını görmek istiyorum. Öylesine yardıma açlar ki...

Yakın bir Doktor tanıdığımız gönüllü olarak Nijerya'ya gitmişti. Geldikten 2 hafta sonra tekrar gideceğini öğrendik ve sohbet ederken evde yığınla iç çamaşırı gördük. Beden beden belki 500 belki 1000 tane atlet kilot. ''Bunlar ne için?'' diye sorduğumuzda şunları söyledi: ''Nijerya'da çocukların kıyafeti yok. Ergenliğe girene kadar çıplak geziyorlar. Sonrasında şanslı olanlar çul çaput bağlıyorlar. O da yoksa anadan üryanlar hepsi. Ben de hasta olarak yanıma gelenlere dağıtacağım'' dedi. Kendisi 2.görevini de tamamladı ve Türkiye'ye döndü. Yeniden konuşurken ''Dağıttınız mı götürdüklerinizi?'' diye sorduğumda '' Evet, gelen her çocuğa vermeye çalıştım'' dedi. Hatta ''yarın kontrole gel'' dediklerinin üzerinde dağıttığı çamaşırları göremeyince ''Hani size verdiklerimi giymemişsiniz'' deyince ''Bizim hiç kıyafetimiz yok, onları bayrama saklıyoruz, o zaman giyeceğiz'' demişler. Şuan yazarken dahi gözyaşlarımı tutamıyorum. 

Ayakkabı olarak pet şişeleri ezip, arasına delik açıp, ip geçiriyorlarmış ve parmak arası terlik gibi onları giyiyorlarmış. Parmak arası terliği çok severim. Ne zaman kendime terlik alacak olsam aklıma Nijeryalılar geliyor...

Sonra Ülkemdeki insanlara bakınca iğreniyorum türümden. Orada insanlar aç biilaç gezerken nice DANGALAK da ''ayyyy i phone 5 çıkıyor, hemen almam lazım'' şeklinde geziyor sokaklarda. O kadar gerizekalıyız ki tarife sığan bir kelime bulamıyorum insanlığı tanımlamak için. Dünya'nın %90'ı omzundan yukarısını ''haybiye'' taşıyor. Başka açıklaması yok!!

Kendimi anlatmaya başlayıp yine insanlığa çevirdim rotamı. Belki de o yitirilmişliği ve karamsarlığı paylaştığım için döküldü parmaklarımdan o insanların dramı...

Beni bu ara anlatan en güzel şarkı bu sanırım;

''Büyü de baban sana, büyü de büyü

 acılar alacak, yokluklar alacak

büyü de baban sana...'' 



10 yorum:

  1. tüylerim diken diken oldu yaa :(

    YanıtlaSil
  2. :( Biraz ders alabilsek keske...

    YanıtlaSil
  3. biliyorsun bu aralar ben de çok hüzünlüyüm ve gözlerim doldu offf.
    benimde en büyük hayallerimden biridir biliyor musun, büyük bir paranın bana çıkması ve insanlara yardım etmek.
    ama para bize gelmiyor bir türlü.
    bu paylaştığın şarkı da içime oturdu resmen. neyse ben ağlamaya gidiyorum. seni çok seviyorum pıtırcık kendine dikkat et olur mu...

    YanıtlaSil
  4. Minigim, ben de seni seviyorum biliyorsun. Aglama; ama dirayetli ol. Sonra benim gibi nevrotiklesiyor insan...

    YanıtlaSil
  5. Piyangodan paranın çıkması, ardından bunu hayır ve hasenatta değerlendirerek çözülecek bir konu değil bahsettiğiniz durum canlar. Kaç kişiye ulaşabilirsiniz ki bu şekilde. Üstelik sadaka kültürüne benzer bu yapılanlar. Tek yol devrim. Üretim araçları mülkiyetinin adaletli paylaşılması.

    Yaşasın devrimci Gençlik.

    YanıtlaSil
  6. "Costu Acemi salavat getir" demek istiyorum:) 68 kusagi yitireli cok oldu canim benim. Artik sadece "Denizler olmez!" sloganlarinda kaldi devrim. Gectim devrim yapmayi milleti AYOP eylemine toplayamiyoruz.

    Ayrica ulasabildigin kadar insana ulasmak da guzeldir. Bunu sadaka niyetiyle degil "insanlik" adina yapmak istiyorum. Keske cok daha fazla gelirim olsa da o Ulkelerin kalkinmasi icin gerekli sulama imkanlarini saglayabilsem...

    YanıtlaSil
  7. Düşüncelerimi yabancı parmakların ucundan dökülen kelimelerde görebilmek, insanı mahcup bir mutluluğa taşıyor.. Mahcup; çünkü bu düşünceleri okuyup mutlu olabilmeye utanıyor insan :/

    Bazen bana da geliyor ağlama dönemleri.. sürekli ağlayan gözlerle dolaşıyorum.. O günler kendimi daha masum ve acılı hissediyorum.. Bir yandan bu masumluk bana mutluluk veriyor.. Acaba ben mi mazoşitim onu bilemiyorum ama ağlamka pek fena değildir.. Hatta güzeldir be huzurum.. Ağlayan insan başımın tacıdır. Hayatta kıyamam ben ona..

    Biz neden o kadar yakınken tanışmamışız ki seninle.. pek yandım şimdi bu yazıdan sonra.. okudukça yanacağım sanırım ya neyse...

    YanıtlaSil
  8. Annemin cok guzel bir lafi vardir Bigay'cigim "Oglum nasipsiz, dayak bile yenmez!" der. Sanirim biz de tanisabilme vesilemizi yorumlari okumaya borcluyuz. Gec olsun da guc olmasin be Bigay...

    Aglamak yoruyor ama artik. Eskiden arindigimi hissederdim agladigimda, simdiyse acidan agliyorum. Sunu farkettim: icim yandikca yuregim de ketumlasiyor. Istemeden insansizlasiyorum..

    Yazimi begenmene mutlu oldum, her ne kadar dram olsa da. Tum yanmalarimiz sevinc ve ask dolu olsun diyorum..

    YanıtlaSil
  9. annenin sözünü tuttum ;)
    ayrıca ben senin bulog yazdığını bilmiyordum ciddi.
    yoksa okumamazlık da neymiş?
    sen daha dur biz çok yeni tanışıyoruz :)

    YanıtlaSil
  10. Peki oyle olsun bakalim :)

    YanıtlaSil