1 Kasım 2014 Cumartesi

Yeni bir başlangıç ve eskimeyen huzursuzluk

     Yıllarca özlemini kurduğum, savaşını verdiğim ''kendi ayakları üstünde durmak'' eylemini hayata geçirdim. Bunun mutluluğunu ve Yaratıcı'ya olan şükranımı dile getiriyorum.

     İnsan kendi ayakları üzerinde ne kadar dik duruyorsa, gerçekler de aynı netlik ve sertlikle gelmeye başlıyor. Beklentiler, temenniler, imalar.... Bu sefer vicdanınız ele alıyor sizi ''Buna da yardım et, buna da koş, şunu sakın unutma!'' vs vs... Siz yetmeye çalıştıkça biraz daha eksiliyorsunuz ve bu adaletsiz kısır döngü en sonunda girdap olup sizi biraz daha içine çekiyor.

     Havada yine bir kömür kokusu... Bu sefer biraz daha sulu, tahta parçacıklı... Göz yaşları biraz daha kara... Karaman'dan Ermenek'ten geliyor bu sefer duman... Hem göçen ocaklarda artık umudun kesildiği 18 candan, hem de o canları viran umutlarla bekleyen yakınların yüreğindeki yangından... Genzine oturuyor insanın bir şeyler. ''İNSAN''ın diyorum, ha keza, Ermenek'i onlara mezar yapan insan görünümlü mahlukları tenzih etmek gerekiyor. Vicdan ve para arasında ''o piti piti yapıp'' kağıt parçalarını ilahlaştıran yaratıklarla aynı türde olmanın öfke ve utancını yaşıyorum, naçizane. Birileri ayakkabı kutularını doldurabilsin diye bir başkası yer altını doldurmak zorunda kalıyor bu coğrafyada!!

    Ayakkabısı delik, yüreği yarım çocuklarla avunmaya çalışıyorum artık yeni şehrimde. Bedenimi hastalıktan mahrum bırakmayan soğuğa karşı yüreğim biraz daha harlı... Babam yaşında insanların, evlatlarının istikbali için kilo işi verdikleri emek mücadeleleri ve emeklerinin adaletsiz karşılığını yanlarında getirip kulağıma eğilerek, sanki yaptıkları iş utanılacak bir işmiş gibi, biraz daha mahcup bir edayla yardım çağrısında bulunmaları yüreğimdeki ateşe biraz daha odun atıyor. Soğuktan donmuş minicik elleriyle tek beklentileri sevgi ve ilgi olan sabilerin arasında kaybolmaya, hatta yok olmaya çalışıyorum.

    Küçücük evimde günün özetini kafamda yaparken peş peşe sigara yakıyorum. Her analiz bir küfrü doğuruyor. Her küfür bir yıkımı ve her yıkım bir diğer sigarayı... Ruhumun derinlerinde kalan acıya basıyorum izmariti şimdi.

    Badem bıyıklarından aldığı güce dayanarak koltuğu kapmış makam mevki sahipleri her fırsatta bana ''ayağın her an kayabilir'' imasıyla aba altından sopa gösterirken ''Huzur, lütfen sus! Zamanını bekle!!'' diyerek avunmaya çalışıyorum. Sonra, hayatını kazanmak için inşaatlarda okul sonrası amelelik yapan insanlarla karşılaşıyorum. Genç yaşta, sevgili elinin sıcaklığını hak eden delikanlının kazma sapına, çimento torbasına berdel edilmiş nasırlı elleri... Kesinlikle yaptığı işi hakir görmek değil amacım. Sadece yapılan haksızlığa, yüreğimden geldiğince, sessiz bir isyan... Biraz daha yetemiyorum ve biraz daha yitiyorum..


    Bunlarla yoğrulurken hayatıma birileri girmek istiyor. ''Hoş geldin'' diyorum; ama gelenler sadece kalanı götürmenin derdinde.. Sonra ben pikemi alıp biraz daha kıvrılıyorum peteğin yanına. Üşüyen ruhuma iyi gelir umuduyla...


   

2 yorum:

  1. iyi ki ilahi adalet diye bir şey var en azından inanlar için. Kurulacak büyük mahkeme oldukça çetin ceviz olacak ve hiç kolay geçmeyecek

    YanıtlaSil
  2. Umarım O Gay... Umarım..

    YanıtlaSil