6 Mart 2013 Çarşamba

İçimdeki Siyahi'ye

    Uzun zaman oldu buralara yolum düşmeyeli. Buna yorgunluk de, yılgınlık de, üşengeçlik de, isteksizlik de, var adını sen koy bloğum. 

    Birikmişliklerimi daha fazla sürükleyemiyorum. Hayata karşı hem öfkeli hem kırgın hem de çaresizim. Ruhsal dalgalanmalar, etrafımda dönen bedenler, gönlümdeki kırgınlıklar bir çıkış noktası bulamıyor artık. Avazım çıktığı kadar susuyorum ya da boğazım patlayana kadar kahkaha atıyorum. Acıma kahkaha basıyorum ve bir şeyleri öteliyorum, ne mi oluyor: yılgınlığım daha da derinden sarsmaya başlıyor. Düşüncelerim uğulduyor ve çıkış noktam yine bu fırtınanın içindeki huzura sığınmak zorunda kalmak oluyor.

    Kendimi, tercihdaşlarımı ve toplumu düşünüyorum. Sosyal paylaşım sitelerine bakıyorum ve bir kez daha iğreniyorum insanlıktan. Toplum tarafından bunca örselenmiş bir güruh olarak nasıl olur da en çok yarayı birbirimizden alabiliriz diyorum. ''Biz'' olabilmek adına çırpınırken ''ben, sen, o'' şeklinde parçalanmak neden? Ben mi çok gerici ya da yobaz düşünüyorum, yoksa dürtülerimiz mi iki üç çağ önden gidiyor? 

    Kendimi dibine kadar sorgulasam da en büyük yıkımı içimde yine ben başlatsam da buram buram yalnızlık kokan bir ruha bedenlik etsem de hiç bir penis ruhumdaki boşlukları dolduramayacak! Hiçbir orgazm, kalbimi tatmin etmeyecek ve hiçbir sevişme duygularımı sarmadığı sürece beni ısıtmayacak! Gerekirse bundan 30 sene sonra yalnızlığımla baş başa dışarıyı izleyeceğim; ama günübirlik avuntulara sığınmayacağım! Adım ''yobaz'' olacak, belki dibine kadar salak, kendini beğenmiş, nobran vs. diye anılacağım; ama beni ben yapan değerlerim olacak. Bedelini yalnızlık ve yalıtılmışlıkla ödeyeceğim; ama ruhum örselenmeyecek!

    Şaşırıyorum blog, kendimi topladığımda ise acı bir tebessüm buluyorum suratımda. Bunca itilmişliğe karşı vereceğimiz tepki bu olmamalı. Mazoşist olmanın kimseye faydası yok çünkü. Mutluluk iki kişilik yalnızlıklar biriktirerek, yatak odalarında şehvet kokan duygularla dans ederek yakalanamıyor maalesef. 

    Kendimi koyduğum noktaya bakıyorum, ne kadar da çok anlam yüklemişim etrafımdaki bedenlere. ''Anlamsız Yığınlar Lügatı'' oluşturmuşum istemeden. Sonuç mu: Silüetten öteye geçememiş, kaba taslak insan figürleri... Etrafımdaki etten duvarlarla öylesine daraltılmışım ki kendi nefesimi başka ruhlardan soluma ihtiyacı doğurmuş bu da ister istemez. 

    Söylenecek onca söz varken sessizliğime gömülüp kendi fırtınamda sürüklenmeliyim sanırım. Bir süre daha örselemeli belki de hayat beni. Ne de olsa ''ruhu zencileşmiş bir beyazım...''



   

5 yorum:

  1. gelecekteki "seni" tanımıyorsun ki onun adına nasıl bu kadar keskin sözler verebiliyorsun sevgili huzur. ben mesajı aldım ve vakti zamanında düşüncelerim bu yönde idi ama insan zaman değiştikçe değişir. gelecek adına konuşma

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kaytanın değiştiğinin kesin göstergesi işte bu yorumdur ;)

      bu değişim iyi mi oldu kötü mü göreceğiz bakalım..

      Sil
  2. Bazı noktalarda son derece ''siyah ve net'' olduğumu düşünüyorum biricik Kaytan. Buram buram yalnızlık kokacağım belki de, ama yine de bu düşünce değişmeyecek. Kendimi tanıyorum ve sınırlarımı biliyorum diyelim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Açıkçası yazıda geçen bazı cümleler çok saygı değer.. açıkçası bu fikri tartışmayı savunan cümlelerin önünde eğiliyorum..

      bir de şunu destekliyorum herkes kendi şahsına münhasırdır, kimisinin 3 tabak yediği yemekten kimisi yarım porsiyonu zor bitirir..

      bir de şu sorun söz konusu: ötekileştirilen insanların ötekileştirme arzuları..

      bunun farkında olmalıyız. tehlikedir.

      Sil
  3. Öyle bir noktadayız ki "maalesef" birbirimize değerken fazla hırpalıyoruz. Özünde "insaniz" mantığını yerleştirebilsek geçişlerimiz de bir o kadar yumuşak ve daha az can yakıcı olacak. İltifatın için teşekkür ediyorum sevgili Bigay..

    YanıtlaSil